üdopara

31 Aralık 2019 Salı

Elveda


Bir ilişki gibiydi bizimkisi... Çok şiddetli duygularla başlamıştım yazmaya. Zihnimin ve kalbimin kapılarını açıp, tecrübelerimi paylaştığım yoldaşım oldu.

Yazılarımı yazarken geçirdiğim zaman o kadar fazlaydı ki, kelimeler güç bulduğum sırdaşım haline geldi. Kelimelerin anlamının arkasına sakladım birçok sırrımı.

Sonra yavaşladı. Yazdıklarım, paylaştıklarım yavaşladı. Seyrekleşti. Ayırdığım zaman ve kelimelerin arkasına sakladığım anlamlar azaldı. Bir ilişkinin sessizce yok oluşu gibi.

Bugün fark ettim: bir senedir yazmamışım. Hem de çok istemiş ama yine de yazamamışım.  Kabul ettim. Senin varlığının bir zamanlar mutluluk verdiği noktaların artık çok ötesindeyim.

Bu nedenle, bu bir son, bu bir veda...

Siz, kelimelerime maruz kalanlara, ufak bir elveda...

2020 yılında ve sonrasında, bir daha burada yazmamacasına veda ediyorum.

Sağlık ve sevgiyle kalın

31 Aralık 2018 Pazartesi

2018'de Ne Olmuştu!




Hayata bu Taylandlı işçi gibi bakmaya başlamadığım sürece, tekrar yaşadığımı hissedemeyeceğim. 

“No matter how much suffering you went through, you never wanted to let go of those memories.” ― Haruki Murakami

Zaman yalnızca bir algılama biçimiydi. Zaman çizgisi ise çok boyutlu bir dünyada iki boyut ile tarif edebilme uğraşı...

2018 yılı benim için zamanda bir nokta, derinlere inildiğinde ise çok boyutlu fraktallardı. Aldığım kararların beni farklı boyutlara sürüklediği, her boyutunda farklı hazlar duymamı sağlayan, biraz daha kendim olabilmemi sağlayan, biraz daha kendimi ve ne istediklerimi bilmemi sağlayan fraktallar... Karmaşık mı anlattığımı düşünüyorsunuz? Bu çözülmesini istemediğim kaosu ben yarattım. Karışıklıktan ve düzensizlikten beslenen ve çözümlenmesinin dar bakışaçısıyla mümkün olmadığı bir kaos. Karmaşık mı anlattım! Hayır, çok basitleştirdim. Karmaşık olan yaşamın kendisi...

 Başlamadan önce, 2018 yılında en çok dinlediğim şarkıları dinleyerek yaşadıklarımı okumaya ne dersiniz? Buyrun buradan listeme ulaşabilirsiniz. 

Hazırsanız, artık başlayabiliriz.

NOT: Bu yazım size çok uzun gelebilir. Gereksiz kişisel detaylar içermesi ilginizi çekmezse şayet, fotoğraflara hızlıca bakıp, yakalamak olduğunuz 'an'ınıza dönebilirsiniz.

2017'nin son saatler, 2018'in ilk dakikalarında kendimi iğne atılsa yere düşmeyecek bir kalabalığın soğuk gecenin kalbini ısıttığı Kiev sokaklarında buldum. Bohdan Khmelnytsky heykelinin olduğu meydanda, binlerce tanımadığım, birkaç tanıdığım yüzle yeni yıla girmiştim. Aslında bu 2017 yılına 'evde tek başına' filmini izleyerek evimde tek başıma yeni yıla girdiğimde aldığım bir karardı: 2018 yılına evde ve tek başıma girmeyeceğim. 




Hızlı başlayan 2018 yılına, yukarıda kararlar ve fraktallardan bahsettiğim kısımda anlattığım üzere, aldığım kararlar ve bu kararların beni sürüklediği maceralar/keşifler damgasını vurdu. Anlatacak o kadar çok şey var ki, hangisinden başlasam, şaşırdım. En iyisi zaman kavramından bağımsız, olay örgüsünden ve hissettiklerimden bahsedeyim. 


Seyahat/Gezi/Tatil/Kamp




Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret edemeyince insan, okyanus keşfedemez. André Gide

Geçen senelerde seyahat ediyordum, şimdi ise keşfediyorum. Önceki yıllarda bakıyordum, şimdi görmeye çalışıyorum. Hissediyorum, yaşıyorum ve insanların büyülü olarak anlattıkları yerleri ve 'şey'leri özümsüyorum. Limanımı geride bırakıp uzaklara gitme dürtüm keşiflerin verdiği o hazdan, hani lisede yeni yeni tattığınız aşk gibi, yüzlerce taraftarın sizi izlediği bir spor müsabakası için sahaya attığınız o ilk adımda duyduğunuz heyecan gibi ya da ilk kez baba olmanın hissettirdiği karmaşık duygulardan, kaynaklıydı. Yola çıktım çünkü okyanusları keşfe merak saldım, keşfe daldım çünkü okyanusu kıyı edindiğimde kendimi nerede bulacağımı merak içindeyim.

Bu düşüncelerle 2018 yılında kendimi defalarca yollarda buldum.  Dostluğumuzu pekiştirmek için Şubat ayında İzmir'e Ercan'la, içimizde büyüyen kamp isteğini bastırmak için Nisan ayında Kartepe'ye kamp yapmaya, eski günleri yad etmek ve bir çılgınlık yapmak için Aralık ayında Uludağ'a günübirlik snowboard yapmaya Ablam, Yavuzlar, Veysellerle verilmiş sözleri tutmak ve Salda'nın güzelliğini tekrar yaşamak için Ağustos ayında Salda Gölüne, oradan Ilıca Plajına Yağmur ve Vedia ile gittik.  Her bir seyahatimin bende bıraktığı izler var. Yer, mekan ve farklılıkların keşfi kadar arkadaşların ve dostlukların da başka başka topraklarda filizlendiği seyahatler oldu bunlar.

Hafta sonları arkadaşlarımı ağırladığım ve/veya toplantılara katılmak durumunda kaldığım için İzmir ve çevresindeki kamp alanlarının keşfi 2019 yılına kaldı.



Genellikle yurt dışına sosyal sorumluluk projeleri kapsamında gidiyordum. Bu sene Nisan ayında Ercanla Kiev'e, Ağustos ayında Murat Can ile Tayland'a ve Kasım ayında Yığmır'ın yanına Belçika'ya yaptığım seyahatler, kişisel keşif seyahatlerim oldu.







Benim yola düşmeme sadece kişisel dürtülerimin değil, sorumluluklarımın da katkısı vardır. Sosyal Sorumluluk kapsamında ve gönüllü olduğum organizasyonlardan dolayı yaptığım seyahatlere diğer başlıklarda değineceğim.

TODAİE'deki yüksek lisans ders yoğunluğundan dolayı yurt dışına çıkmadığım 2017 yılının acısını 2018'de biraz olsun çıkardığımı düşünüyorum.

Bu aşamaya kadar bile okuduğunuzda: 'Bu kadar seyahat edecek parayı nereden buluyor?' diye düşünebilirsiniz. Sırrımı söyleyeyim: önceden alınmış ucuz uçak biletleri, uçak bileti kampanyaları, projeler, organizasyonlar ve kumbaramda biriktirdiğim seyahat paraları :) Hangi hayatı yaşadığınız ve neye para harcadığınız tercihlerinizle ilgilidir. Benim tercihim genellikle seyahat etmek oluyor. 


Sosyal Sorumluluk




2018 yılında kafamı en çok kurcalayan konular:
- Sosyal sorumluluk çalışmalarında kalite standartlarından söz edebilir miyiz? 
- Sosyal sorumluluk alanında hangi konularda yetkinleşmek ve kendimi geliştirmek istiyorum? 
- Sürdürülebilirlik için neler yapabilirim. 

Bu konular beni bambaşka öğrenme ortamlarına sevk etti.

Proje fikirlerimi yeni dönemde hayata geçirmek için Erasmus+ Şubat son başvuru dönemine (R1) uDigi ve RE Movement projeleriyle başvuru yaptık. Bu başvuruların ikisi de çeşitli gerekçelerle reddedildi. R2 dönemini SSPKONGRE organizasyonundan dolayı proje yazmadan geçirdik ve R3 döneminde dış değerlendirme uzmanı raporuna istinaden uDigi projesini revize edip tekrar başvurduk. Bir de aşağıda bahsedeceğim, mentörlüğünü üstlendiğim EVSO1.0 projesinin devamı olan EVSO2.0 projesi adına da başvuru yapılmasını sağladık. Bakalım sonuçları dört gözle bekliyoruz.

SSPKONGRE (Sosyal Sorumluluk Projeleri Kongresi) demişken, 2018'de zamanımı, enerjimi, varımı yoğumu en çok vakfettiğim çalışma diyebilir. Sosyal sorumluluk çalışmalarında kalite ancak uygulanan faaliyetlerin ve projelerin kalitesine bağlıdır. Eğer ki faaliyetleri projelerle düzenler, projeleri de kalite standardı çerçevesinde ele alırsak, o zaman hedef kitle üzerinde dönüşümü gerçekleştirebiliriz. İşte bu bağlamda, amacı Türkiye'deki projelerin kalitesini artırmak olan SSPKONGRE'nin dördüncüsünü Nisan 2018'de organize ettik. Kalite olarak üst düzey olan bu kongrede nedense beklediğimiz katılımcı kitlesine ulaşamadık. 2019 yılında beşincisini organize etmek için çalışmalara başladık. SSPKONGRE5 diğer kongrelerden farklı olacak çünkü Danışma ve Yürütme Kuruluyla, gönüllüleriyle (bir bu noktayı belirtmeden es geçemeyeceğim, çıktığımız gönüllü çağrısına 250'nin üzerinde başvuru geldi. Biz sadece 50 kişi ile çalışacaktık.) gerekse gönüllü akademik araştırmacılarıyla doludizgin geliyor.



SSPKONGRE'nin sürdürülebilir olması için temelde en büyük sıkıntısı maddi destek bulunamamasıydı. Bu sorunu aşmak için çeşitli stratejilerimiz olmuştu. Bu senenin bana armağanı bir dernek kurulması oldu: Sosyal Sorumlulukta Kalite Derneği . Sosyal sorumluluk çalışmalarında kaliteyi dert edindik. Bakalım yapacağımız çalışmalarla belirli bir standart oluşturabilecek miyiz!?

Son dakika fırsatı olarak karşımıza çıkan ve Yağmur ile Ercan'la birlikte Dive Deeper Social Entrepreneurship Projesi'ne Romanya'da katılım sağladık. İlk defa Romanya'daydım ve gerek projenin farklı kıtalardan gelen katılımcıları gerekse sosyal girişim konusunda üzerinde durduğu noktalar inanılmaz bir öğrenme ortamı yarattı. Sosyal sorumluluk projelerini gerçekten profesyonel olarak işleyen bir kurumla, EuroDEMOS ile tanışma fırsatını da elde ettim. Eylül ayına gelindiğinde ise benim için yepyeni bir alana adım attım: Nefret Söylemi (Hate Speech). 2017'de İrlanda'da katıldığım, başarısız organizasyona sahip projeden sonra bu alanda ikinci projemdi. Projenin adı bile harika: WeCANs (Making Counter and Alternative Narratives). Yani Nefret Söylemine karşı 'karşı ve alternatif söylem yaratma' projesi. Avrupa Konseyi tarafından Strazburg/Fransa'da organize edilen WeCANs projesinde Nefret Söylemini daha yakından tanıdım ve 2019'da üzerinde çalışacağım bir konuyla yüzleştim: orphanphobia. Projenin her aşamasını video ile kayıt altına aldım, buradan izleyebilirsiniz.






Projelerde sadece katılımcı değil, kendi fikirlerini hayata geçiren proje yaratıcısı ve uygulayıcısı da oldum. 2018 yılında kendi yazdığım, projelerin yaygın eğitim metotlarıyla zenginleştirilmesini amaçlayan GWN (Glamorize with NFL)'i Ankara'da uyguladık. 8 farklı ülkeden 32 kişiyle bir araya geldik. Bu kadar farklı kültürden gelen insanın bir hafta boyunca ne kadar etkileşebilirse biz de o kadar etkileştik. Sonrasında proje kitapçığını bile oluşturduk :)). 2018 yılının benim için özel bir yıl olmasını sağlayan EVSO1.0: Entrepreneurship vs Orphans Baby Steps projesini de organize ettik. Bu projede, proje mentörü ve eğitmeni olarak yer aldım. Amacımız yetiştirme yurdunda kalan gençlerin yurttan ayrıldıktan sonra kendi girişimlerini yapmaları için onları cesaretlendirmek ve bilgilendirmekti. 6 farklı ülkeden harika 30 kişiyle bir arada Tokat'taydık. Hayatında hiç yurtdışından birisi ile tanışmamış, muhabbet etmemiş ve arkadaşlık kurmamış 10 küsur yetiştirme yurtlarında kalmış gence harika dostlukların kurulduğu bu ortam yaratıldı. Tariflerim yetersiz kalır orada hissettiklerimi açıklamaya, orada olup hissetmeniz lazımdı bu ortamı (Şuraya Tokat'taki organizasyonu yapan Kemalettin Hocama, Atila'ya, Sercan'a, Mansız'a, Enes'e, Güngör Hocama, projenin tamamına özveriyle katılan yetiştirme yurtlu kardeşlerime ve diğer arkadaşlara, Tower Hotel'e, uygulamaya katkı sağlayan özellikle Sırp ekibine ve diğer ekiplere ve özel olarak Yağmur'a sonsuz teşekkürlerimi iliştirmem gerekiyor.)







Senenin başlarında projelerdeki kaliteyi yakından incelemek adına Ulusal Ajansın Dış Değerlendirme Uzmanı çağrısına başvuru yapmıştım. Maalesef reddedildim ve bu ikinci defadır reddedilişimdi. Bundan sonra da denemeyi bıraktım.

Kendimi eğitmen olarak geliştirme kararı aldığım dönemlerde Ulusal Ajansın Eğitmen Eğitimi çağrısını gördüm ve başvuru yaptım. Bu kez her şey yolunda gitti ve kabul edildi. Birbirinden değerli katılımcılarla eğitmenlik serüvenimde önemli mesafeler katettim. Üç aşamadan oluşan eğitimin ilk aşamasını tamamladık. İkinci aşama 2019 yılında olacak. Ufak bir eleştiri, Ulusal Ajans proje sahiplerinden sistemli olmalarını ve organizasyonlarını 'mükemmel' yapmalarını istemesine rağmen eğitmen eğitiminin organizasyonu bence sorunluydu. Tarih ve yerin belirlenmesi büyük bir muammaydı. Umarım sonraki eğitimlerinde bu tür sıkıntılar yaşanmaz.  




Değinmeden geçemeyeceğim, projelerle bu kadar seyahat edebilmem için Schengen vizesi almam gerekiyordu. Fransa'dan 2 yıllık Schengen vizesi aldım. Mutluluğumu tarif bile edemem.



Sosyal sorumluluk olarak gördüğüm bir diğer çalışmam da hak arama çalışmalarımdır. Bu nedenle karşılaştığım her sorunla sonuna kadar mücadele ederim. Benim gibi bu konuyu sosyal sorumluluk olarak görüp, hakkını nasıl arayacağını bilmeyen kişiler için blog yazısı yazdım: Tüketici Hakkı Nasıl Savunulur?

Bu kadar çalışmada yer almam neticesinde kendimi binlerce kişiyle doğrudan etkileşmiş olarak buldum. Bazen katılımcı, bazen koordinatör, bazen kolaylaştırıcı ve bazen de eğitmendim.  Öyle ya da böyle binlerce kişinin hayatına dokundum.

Bu kadar çalışmayı organize etmemde en büyük destekçim, ekip arkadaşım ve dostum Yağmur Bayındır'dır. Birçok kez varlığıyla çalışmanın gidişatını olumlu yönde değiştirmiş, hatta EVSO1.0 projesinde hayat kurtarmıştır. O olmasaydı sanırım proje sonunda pestilim çıkar, iki hafta yatardım. Sosyal sorumluluk çalışmalarındaki motivasyon kaynaklarımdan birisi kendisi ile çalışmaktır. Buradan kendisine teşekkürlerimi iletiyorum. Nice dört senelere o zaman :)



Bu sene beni en çok heyecanlandıranlar listesinde başı çeken olayı da zaten o organize etti :)) Doğum günümde Yığmır'ın hazırladığı, bi'sürü farklı ülkeden kişilerin benim doğum günümü kutladığı bu video, işte bu video fark yarattı. Teşekkürler tekrardan.


Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Odası



2018 yılında Genel Kurul ile birlikte Yönetim Kuruluna seçildiğim Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Odası, keyifle yaptığım diğer bir sosyal sorumluluk çalışmasıdır. Severek yaptığım için de hem fiziksel hem de zihinsel olarak en çok zamanımı vakfettiğim oluşumlardan biridir. 

Sene başında Metalurji Genç'ten Genç Mühendise Projesinin arka planında çalışmaya başladım. Sonrasında Merkez YK'da eşgüdüm ve sosyal medya komisyonlarında yer alarak çalışmalar yapmaya çalıştım/çalışmaya devam ediyorum. Ankara'dan İzmir'e tayin olduktan sonra İzmir Temsilciliği ile çalışmalara başladım ve sene içinde altı toplantı iki genel üye toplantısı organizasyonu yaparak nasıl harika bir ekibin olduğunu tecrübe etmiş oldum. 



Birçok hafta sonumu Odamız ile organize ettiğimiz kongrelere, eğitim ve toplantılara katılmak adına planlamam gerekti. Fakat gerek kendimde gerekse etrafımda meydana gelen değişimi/dönüşümü seyretmek mutluluk verici, içinde olmak ise heyecanlı...






Odamız ile faaliyetlere 2019 yılında da doludizgin devam edeceğim gibi geliyor. 

İlkler Yılı


Blogumda yazmaktan en keyif aldığım bölüme geldik:

İlklerim... :) 

2018 yılı bana ilklerimi yaşatma konusunda cömert davrandı. Ben de bu cömertliğini boşa çıkarmadım, hakkını verdim.

Peki, 2018'de neleri ilk defa yaptım: 

İlk defa Romanya, Fransa ve Tayland'a seyahat ettim. Her birinde inanılmaz anılar biriktirdim. En çok kültürel farklılıklarla etkileşme fırsatım oldu. Kültürel farklılıkların insanın düşünce ve yaşam tarzlarını nasıl etkilediğini gözlemledim. İlk defa farklı bir ülkeye/kıtaya gitmenin tedirginliğini, bilinmezliklerin korkusunu ve heyecanını hissettim en derinlerimde. Sonra bu korkularımın önyargılarımdan kaynaklandığını keşfettim. Farklı ülkelerdeki yaşam tarzına adaptasyon süresindeki kısalmayı şaşkınlıkla fark ettim, mutlu oldum. Hepimizin aynı evi paylaşan farklı karakterde insanlar olduğunu, 'körlük' kitabındaki gibi bu sistemi kendimizin kurmayı tercih ettiğimizi fark ettim. Daha çok anlatırım ama tadında bırakayım :).





İlk defa yazdığım eğitim kursu projesinin kabul edilip uygulanması: Glomarize with NFL. Yaygın eğitimin alternatif eğitim sistemleri arasındaki yerini alması ve öğrenmenin eğlenceli yanını konu edinen Glamorize with NFL projesi benim için yazım ve uygulama aşamasından dolayı büyük öneme sahip. İlk defa bir projeyi İngilizce yazdım ve kabul edildi. Hem eğitim kursu yazmanın zorluğu hem de İngilizce olarak yazmanın çetrefilli yolları bu projeyi çok değerli kıldı. 

İlk defa bir derneğin kurulması için katkı sağladım: Sosyal Sorumlulukta Kalite Derneği. Bu heyecanı anlatamam. Senelerce gençlik topluluğu ile birlikte koordine ettiğim faaliyetleri şimdi derneğimiz ile birlikte organize edeceğiz. 

İlk defa yaptığım bir işin patentini aldım: Sosyal Sorumluluk Projeleri Kongresi. Evet, yanlış duymadınız, SSPKONGRE artık tescilli bir markadır. :) Enes Kaya'nın bu süreçte katkısı yadsınamaz. Teşekkürler Enes :)

İzmir'e tayinimin çıkması, Alsancak'ta çalışmam ve Karşıyaka'da yaşamaya başlamam. Bu sayede hayatımda ilk defa kendi evimi kendi zevkime göre şekillendirme olanağım oldu..  Herkes hayal eder ama ben hayalinin gerçekleşmesi için mücadele eden kişiler arasındayım. Bu hep böyle oldu: Hayal et, planla, mücadele et, sabret, başarısız ol, tekrar dene, tekrar başarısız ol, sabret, tekrar planla, mücadele et ve hayalin gerçekleşsin. İzmir'de yaşamayı ne kadar istediğimi ve İzmir'de yaşamak için ne kadar mücadele ettiğimi ailem, yakın arkadaşlarım ve dostlarım çok iyi bilir. İlk defa hayatımda köklü değişiklik yaratacak bir konuyu ben yönlendirdim. Ona koştum ve o da bana kucak açtı. Ankara'dan İzmir'e tayin oldum. İzmir'de beni bekleyen sıcak ortam, burada edindiğim ama sanki 10 yıllardır tanışmışız kadar ısındığım dostluklar, işyeri ve yaşadığım yer... Her şey o kadar güzel ki ilk üç ay beni geri Ankara'ya gönderecekler diye çok korktum. Ciddi ciddi korktum. Bence bu korkunun tıpta bir karşılığı vardır :) Sözün özü, ben 'İzmir'de yaşamak' olan hayalimi gerçekleştirmek için İzmir'e geldim. 


TCDD Genel Müdürlüğünden böyle bir veda yemeği ile ayrıldım. Bu karedeki herbiri birinden değerli insanlar: Ne güzel insanlarsınız, iyi ki tanımışım sizleri. 




İlk defa snowboard yapmam. Bir zamanlar kayak yapmıştım ama snowboard!!! Her snowboard yapanları izlediğimde gözlerim kalp kalp oluyordu. Neden ben de snowboard yapamayacakmışım ki! Evet, denedim ve oldu. Bir milyon kez düşmem, ertesi gün en olmadık kaslarımın varlığından acı hissederek haberdar olmam pahasına da olsa, başardım :) ama bu bir başlangıç. 




İlk defa 'bussiness class'ta' uçmam. Bu şimdi nereden çıktı, lüks düşkünü müsün, diye düşünebilirsiniz. Değilim ama bir şeylerin içimde ukde kalmasını istemiyorum. O ortamları görmeden, o ortamların havasını solumadan, o ortamları özendiren kişileri eleştirmek istemiyorum. Bu nedenledir ki, bu ortamı da görmek istedim. Murat Hocamın düğünü buna vesile oldu. Gördüğüm ve yaşadığım şey şudur: Adil olmayan bir sistemde yaşıyoruz. Net :) Ön koltukta oturanlara karşı ilgi ile arka koltuklarda oturanlara karşı ilgi arasında uçurumlar var. Snowpiecer filmi canlandı gözlerimde. İzleyin, ne demek istediğimi anlayacaksınız. 




İlk defa İtalyanca Kursu. İtalyanca, harika harmonisi olan bir dil değil mi ya :)))

Kendim için ne yapıyorum peki? 


Yasal olarak bir haftada maksimum çalışma süresi 40 saat iken ben en az 100 saat çalışıyorum. Aksi takdirde hem sosyal sorumluluk çalışmaları hem de TCDD'deki işimi dengede götüremem. 

Bu kadar çalışma arasında kendime zaman ayırıyor muyum pek? Yanıtım, Tabi ki! olacaktır. 

Amatör olarak Tokat'taki ASP Gençlik Spor Kulübüyle birkaç maça çıkma şansım oldu. Senenin başlarında ise Ankara'da Kurumlar Arası Futbol Turnuvasında TCDD'yi temsilen sahadaydım. 



Büyük bir hevesle başladığım TCDD Tiyatro Çalışmalarına il değişikliği nedeniyle son vermem gerekti. Çok güzel iki senelik çalışma hayatı geçirdik. Birçok olumsuz koşullara karşın, birlikte kaldık. Hayatımda önemli bir yere sahip olacak TCDD tiyatro çalışmaları ve ekibi...




'İlk'lerimde de bahsettiğim gibi, bu sene artık İngilizce haricinde bir dil öğrenmem gerektiğine karar verdim. Bu nedenle İzmir'e taşınır taşınmaz İtalyanca kursuna yazıldım. Şuan kursun üçüncü ayı ve ben devam etme niyetindeyim.



Bunun yanı sıra, İzmir'de kültür&sanat etkinliklerinin fazla olmasından dolayı birçok konsere katılma şansı da yakaladım.   Sonraki senelerde düzenli olarak katılacağım gibi duruyor bu tür etkinliklere.

Sonsöz

Gördüğünüz üzere, kendim için de bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Aslında diğer çalışmaları da kendim ve kendimi geliştirmek için yapıyorum. Bunları keyif alarak yaptığımda yaşadığım yorgunluğun yükü hafifliyor. 

Şimdi, zeminini oluşturduğumuz bu yapının üstüne bir yaşam alanı inşa etme zamanı... Yaşayan bir sistem inşa etmeli ve üretmeliyim/üretmeliyiz!

Artık yeni bir yıla, yüklerimden arındırılmış şekilde girebilirim.

Fotolarla 2018!