üdopara

6 Haziran 2012 Çarşamba

Gönüllülük Çalışmalarım " SEN GELECEKTEKİ BENSİN ( SGB) PROJESİ"

"Hayal et, önündeki engelleri kaldır, hayalinin gerçeğe dönüşeceğini göreceksin..."

Sen Gelecekteki Bensin Projesine başlarken aklımdan tam olarak geçen kelimeler bunlardı. YGA'nın bir konferansında Sinan Yaman söylemişti. Amacı biz gençleri ivmelendirmek, durağanlıktan ve olağanlıktan çıkarıp bambaşka dünyalara, bambaşka serüvenlere sürüklemekti.

Sürükledi de...

Her şey bir anda gelişti. Ön hazırlığını yaptığım bir düşünce, bir tohumdu SGB Projesi. Her şeyden önce ihtiyaçtı... 

Her sene yüzlerde 'kardeşim' Yetiştirme Yurdu'ndan, 18 yaşını doldurduğu için ayrılıyor, hayata atılıyor. Hiç düşündünüz mü bu gençler nereye gidiyor, neler yapıyor, nasıl yaşıyor?! Ya da şöyle sorayım, bize yolumuzu gösteren, ileriye bakmamızı, ileride gördüğümüze ilerlerken çizmemiz gereken yolları kafamızda oluşturmamıza sebep olan şey nedir? 

Vizyon!!

Bizler hayatlarımızı hep ileriye küçük hedefçikler koyarak ilerletip bu aşamaya getirdik. Lise bitsin, Üniversite sınavı kazanılsın, iyi bir üniversite olsun, güzel ve açık görüşlü sevgilim olsun, mutlu olayım, mutlu edeyim, eğleneyim, şunu alayım, bunu yapayım vs.vs...

Vizyon çakıl taşlarını görmeye başladığımız bir olguydu. Vizyon hayata tutunduğumuz, pes etmemize izin vermediğimiz dayanağımızdı. Vizyon 'Gelecekteki Bizi' gördüğümüz dev aynaydı....

Vizyonsuz bir genç hayal edin, 18 yaşına yeni basmış. Hormonları ile düşünen, farklı bakış açısından ziyade öğretilmişliklerle yol alan, en büyük sorunu temel ihtiyaçlarını karşılamak olan bir genç... Temel ihtiyaçlar karşılanmadığında artık dünyanın tüm renkleri griye çalmaya başlayacaktır. Tüm hareket durağanlaşacak, mideden gelen gurultu düşünce sistemini etkileyecektir: " Bir şeyler yapılmalı..."

İşte o bir şeyler kelimesi o kişide, o gençte, farklı beyin loblarına hitap edecektir. Kendince çözüm üretecek, kendi yolunu çizecek ve her zaman yaptığı gibi yine kendi ayakları üzerinde kalacaktır... Yerlebir olan hayatına bakmaksızın...

Bunları hayal etmek çok zor değil. Her gün saat 19.00 ile 20:00 saatleri arasında televizyonun karşısına geçin, kumandayı elinize alın ve kanalları gezmeye başlayın. Unutmayın orada yer alan haberler filtreden geçmiş, Devletin belirli organlarına zarar vermeyecek hale getirilmiş, uygun ustrup bulunmuş şekilde servis edilmiştir. 

Bakmak ve görmek dedikleri noktada sıkıştığım bir dönemde fark etmiştim bu ihtiyacı... Yetiştirme Yurdu'nda kalan gençlere VİZYON kazandırmak gerekiyor. Vizyon ile hangi okula gideceklerine karar verebilirler, vizyon ile hangi üniversitenin hangi bölümüne gidebileceklerini düşünebilir, düşleyebilirler... Vizyon ile 10 sene sonra kendilerini nerede görmek istediklerini hayal edebilirler... En önemlisi de vizyon ile vizyona giden yolun ilk adımını atmış olabilirler... Engelleri, güzellikleriyle olduğu gibi kabul edebilirler...

Peki, Yetiştirme Yurdu'ndaki gençlere bu konu, Vizyon konusu, nasıl aşılanabilir? Bu gençlerin hayatlarında daha kritik kararlar varken, hayatın anlamı eski önemini yitirmişken, tek gerçekliğin bulunduğu durum olduğunu düşünüyorlarken onlara nasıl vizyon'un önemli olduğunu gösterebilirdik ki?

Güzel bir plan gerekliydi. Sistematik bir çalışma... Birbirinden kopmayan, aksine birbirini destekleyen çalışmalar bütünü olmalı... Kısa süreli olmamalıydı. Çünkü kısa süreli ziyaretlerde  Yetiştirme Yurdu'ndaki gençlerle çok fazla zaman geçirilemiyor, bilgi ve tecrübe paylaşımı gerçekleştirilemiyor. Bu noktada bir başka önemli ayrıntı gün yüzüne çıkıyor: karşılıklı öğrenme ortamı... Yapılan çalışmaların odak noktasında bu kavram olmalı...Yetiştirme Yurdu'nda kalan gence en fazla yakınlaşabilecek kişi yine Yetiştirme Yurdu'ndan çıkmış kişiler olabilir. 

Proje bütçesi de önemliydi. Kaliteli bir projen varsa en önemli ihtiyacın maddi konudur. 

Bütün bu saydıklarımı düşündüğümüzde bizim ihtiyaçlarımıza cevap veren kurum Avrupa Birliği Ulusal Ajansı'nın Gençlik Programıydı. Gençlik Programlarından Eylem 1.2 Gençlik Girişimleri bizim için biçilmiş kaftandı. Tek sıkıntısı düşük bütçeli hibe veriyor olmasıydı. 

Kasım 2011 dönemine başvuru yaptık. aktiF-İz Gençlik Topluluğu olarak. Henüz yeni bir oluşumduk. Topluluk olarak ilk projemiz olacaktı. Kafamızdakileri kağıda döktük fakat uygulama nasıl olacaktı. Büyük bir soru işareti bizi bekliyordu.

Projemiz Ulusal Ajans tarafından kabul edildi. Sıra geldi hummalı bir çalışmanın içinde yer almaya. Önce proje ekibi belirlendi: Başta Eda Ceren olmak üzere,YavuzSS,  Dilek, Burçin, Emrecan, Mehtap, Ali, Mansız, Cansu, Efkan, Ahmet Abi, Kübra, CanCan, Atila, Kemalettin Hoca, Bekir Abi...  Hepsi gönüllü oldu. Hepsi gönlünü koydu ortaya... Başladık çalışmaya...

Uygulama için pilot il olarak Tokat, yurt olarak da Tokat Yetiştirme Yurdu belirlendi. Bunun bir çok nedeni vardı. Her şeyden önce 8 senemi bu yurtta geçirdim. Hayatımın dönüm noktalarını bu yurtta yaşadım ve benim için babadan öte olan insanla, Kemalettin Hoca ile orada tanıştım. Bu yurda karşı gönül borcum vardı. Bunun yanı sıra Tokat Yetiştirme Yurdu'nda kalan gençlerin büyük illerde kalan gençlere oranla daha fazla ihtiyacı vardı bu projeye... Bir diğer önemli sebep ise eskiden birlikte senelerimizi harcadığımız arkadaşlarımla tekrar bir araya gelme şansı yakalayacaktık. Tokat bu proje için en ideal şehirdi... :)

İşte Sen Gelecekteki Bensin Projesi böyle başladı. Amaç olarak gençlere vizyon kazandırmak benimsendi. Bu amaca ulaşmak adına katılımcılar belirlendi. Bu katılımcıların özelliği Tokat Yetiştirme Yurdu'ndan çıkmış olmaları ve kendi ayakları üzerinde durabilmeleriydi. Faaliyetler olarak da üç temel konu belirlendi: " Geçmişe Yolculuk"... Bu konu çok önemliydi. Yurtta kalan ve kalmış olan kişilerin geçmişlerine yolculuk yapıp yaşadıkları güzel anları da hatırlamaları sağlanmalıydı. Bunun yanı sıra ilk etkinlikti; Tokat Yetiştirme Yurdu'nda kalan gençlerin bizleri tanıması ve kaynaşmamız için ilk fırsat... 
" Kimim Ben" konulu etkinlikler... Bu etkinliklerin amacı şu an hangi potansiyeli taşıdığımızı anlamak ve anlatmaktı. Kendini tanımayan gençler geleceğe sağlıklı bakamazlardı. Nihayetinde hayal kurmak ile bu hayale yürümek arasında fark vardı...
"Gelecekteki Ben" konulu etkinlikler... Bu etkinlikler artık projenin son aşamasını oluşturuyordu. Son dediğime bakmayın siz. Aslında biten şeyden çok başlayan şeyler olacaktı. Gelecekte kendilerini nasıl bir insan olarak hayal eden gençler bu hayaline gitmek için hangi yollardan geçeceğini de görebilecekti. Ayrıca Meslek Tanıtımları ile de gençlerin hayal gücü genişletilecekti.

Saydığım bütün etkinlikler tıpkı bizim hayal ettiğimiz gibi gerçekleşti. Hatta zaman zaman oluşan sürprizler ile daha da eğlenceli hale geldi. Katılımcılardan ve seyircilerden gelen dönütler ile de ayrı bir tat kazandı, proje ekibi olarak bizi mutlu etti...

Bu proje ikinci çocuğum gibiydi. KUKLaNLAT'tan sonra yazıp hayata geçirdiğim ikinci proje... 

Ama bu kez daha farklıydı. Çok daha farklı... Bu kez diğer projede görülen eksiklikler giderilmişti. Bu kez beni destekleyen koca yürekleriyle projede görev alan takım arkadaşlarım, aktiF-İz Gençlik Topluluğu ve gönüllü insanlar vardı. 4 aylık yoğun maratona benimle birlikte çıkan ve 4 ayın sonunda benimle birlikte bu mutluluğu paylaşan değerli insanlar....

"Her proje, sonunda yeni proje fikirleri doğurmalıdır" demişti eğitmenin biri bir eğitimde... Öyle de oldu... İnsanların yüzlerindeki o ifade yeni projelere ihtiyaç duyulduğunu, yeni projelerin planlanması gerektiğini hatırlattı bana. Beni motive etti... Şimdi yeni projeler ile devam edeceğim. Projenin planlanmasındaki zorluğa ve/veya proje sonunda üzerime kalan dokümantasyona rağmen :))

TEŞEKKÜRLER... Evet size teşekkür ediyorum aktiF-İz Gençlik Topluluğu... Benimle hayal ortağı olduğunuz için. Benimle bu projede yer aldığınız, kendinizden bir şeyler kattığınız en önemlisi de değerli zamanınızı vakfettiğiniz için...  Atila, ey değerli insan, kardeşten öte insan... Tokattaki bütün organizasyonda aktif yer aldın. İhtiyacımız olduğunda hep oradaydın ve bize yardımcı oldun. Görevin büyüktü ve üstesinden geldin... Tebrik ediyorum kardeşim seni... Seninle çalışmak bir zevkti, bilesin...
Kemalettin hocam; Tokat Yetiştirme Yurdu'ndaki hiçbir hoca etkinliğe katılmıyorken sen oradaydın. Bütün etkinliklerde, etkinlik öncesi ayarlamalarda... Projenin her aşamasında bizimle birlikteydin. Aslında bu proje senin sayende hayata geçti çünkü projeyi yazanı sen yetiştirdin, sen bu hale getirdin... Aynı şekilde seninle çalışmak, bir şeyler üretmek de harika bir duyguydu... Sana da sonsuz teşekkürler... Ve Ahmet Abi ile Bekir Abi... Proje fikrini duyduğunuzda heyecanlandınız. Bize inandınız ve projenin her aşamasında en önde yerinizi aldınız. Yeri geldi katılımcı yeri geldi organizatör oldunuz... Projede emeğiniz büyük... Size de sonsuz teşekkürler... Ayrıca Abi, projenin her aşamasında yer almanın yanı sıra proje hazırlık çalışmalarına verdiğin destekten dolayı sana da sonsuz teşekkürler...  

Ve ÖZÜR DİLİYORUM... Proje sırasında her şeyin yolunda gitmesi için elimden geleni yapmaya çalışırken sizleri de kırdıysam eğer. Tek açıklamam sizleri kırmak gibi bir amacım hiç olmadı. Hiçbiriniz mecbur değildiniz bu projede yer almaya. Bunun bilincindeydim... Eğer en ufak bir kızgınlığınız varsa, affetmeniz için elimden geleni yapacağımı bilmelisiniz... Mumun yanması  ile ormanın yanması arasındaki önemli fark, ormandaki bütün ağaçların yanmasından dolayıdır. Daha güçlüdür... Benim de gücümün kaynağı sizlersiniz...

Offf yine çok yazdım... Tamam tamam artık kesiyorum yazmayı. SGB Projesi artık sonlandı. Şimdi bu gençlerin hayatlarında öğrendiği şeyleri uygulamak ve onlarla birlikte zaman harcayarak yeri geldiğinde müdahale etmek görevimiz haline geldi. Yetiştirme Yurdu'ndan çıkanlar olarak Yetiştirme Yurdu'ndaki gençlerin abileri, aileleri bizleriz. Onları bizden daha iyi anlayan olamaz. Bunun bilincinde olalım... Eğer birlikte hareket edebilirsek ( belirli amaçlarla, belirli hedeflerle, ne yaptığını bilerek) bu ailede kimse sıkıntı yaşamaz. Türkiye'de kimse sıkıntı yaşamaz... 

Son sözüm de budur...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder