üdopara

23 Aralık 2013 Pazartesi

Sosyal Sorumluluk " GENÇLERİN BAKIŞIYLA YÖNETİM MODELİ PROJESİ"

Önce insan var oldu bir şekilde, sonra buldular birbirlerini bir yerlerde. O zaman yönetme ve yönetişim ortaya çıktı. Ne zaman insan yerinde durdu; ya yönetmeye çalıştı ya da yönetildi. İyi ya da kötü, güzel ya da çirkin, bilinen tarih boyunca insan hep yönetildi. Sadece sistemler değişikti...

18-20 Aralık tarihleri arasında Konya Dedeman Otelde WALD tarafından organize edilen; Gençlerin Bakışıyla Yönetim Modelleri Eylem 5.1 AB Projesinde İç Anadolu Bölgesi Bilgilendirme Toplantısındaydım. Farklı bir deneyim yaşama şansım oldu bu proje sayesinde. Çünkü bir mühendis olarak hiç üzerine düşmeye fırsatımın olmadığı bir konu seçilmişti: Yönetim Modelleri. Proje öncesinde beklentilerim yönetim modellerini daha yakından tanımak ve anlamak, bunun yanında ütopik yönetim sistemimi oluşturmam için sağlam zemin oluşturmasını beklemekti. Bu beklentilerimden bir kısmı karşılandı ama büyük bir kısmı eksik kaldı. Bu konuya projenin içeriğini anlattığım bölümde değineceğim.

Projeye gidip gitmeme konusunda kararsız kalmıştım. Ciddi bir ameliyat geçirmiştim bir hafta önce ve iyileşme sürecindeydim. Bu aşamada programda Ahmet Davutoğlu ile Kadir Topbaş'ın yer alması beni heyecanlandırmıştı. Nedeni sorularımı doğrudan sorabileceğim iki yönetici konuşma yapacaktı ve biliyordum ki AB projelerinde interaktif oturumlar olmalıydı. Son kararım evde yatmaktansa bir şeyler öğrenmek için projeye katılmaktan yanaydı. Katıldım.

Organizasyon ve Proje Konusu
Projede katılımcı olarak yer aldım. Projede katılımcı olmaya hak kazandığımı 2 gün öncesinde mesaj ile öğrendim. İlgili mail atılacak denildi fakat gelen-giden mail yoktu. Sonrasında mail atarak proje ayrıntılarını istedim. Gelen mailde sadece proje programı vardı. Bunun dışında konaklama yeri ile proje uygulama yerlerinin farklı yerlerde olduğu belirtilmişti.

Trenden indiğimde bana daha öncesinde haber verilmeyen bir servis hizmeti söz konusuydu. Otele bırakılacaklar listesinde adım yoktu neyse ki sorun yapmadılar ve otele bıraktılar, gittiler. Organizatör değillerdi sadece hosteslerdi. Otele ilk giriş yaptığımda resepsiyondaki adam geldiğim proje konusunda yeterli bilgiye sahip değildi. Projeyi anlatmak ve orada konaklayacaklar listesinde yer aldığımı ifade edebilmek için çok mücadele ettim. Neyse ki sorun çözüldü ve otele giriş yaptırdım. Bu aşamaya kadar proje adını ve afişini hiçbir yerde görmedim. Yönlendirme çok zayıftı. Organizatörler ortada yoktu. Programda akşam yemeği yazmasına rağmen otel resepsiyonu akşam yemeğinin konaklamaya dahil olmadığını söyledi. Yemeğin nerede ve nasıl yenileceği konusunda bilgi verilmedi. 

Akşam yemeği konusu ayrı bir bilmece oldu. Programda belirtilen yemek zamanında resepsiyonun orada organizatörlerden birisini zorla bulabildik. Yemek için beklememizi ve 10 dk içinde otobüs ayarlanacağını belirttiler. 1.5 saat geçti ve hala yemek için bekliyorduk. Sonra sormasak söylemeyecekleri; akşam yemeği iptal edilmiş ve kendi başımızın çaresine bakmamız gerekmiş. AB projelerinde yemek ve konaklamadan taviz veremezsin, bunu kesinlikle telafi etmen gerekir. Fakat herhangi bir telafi olmadı. Hatta normal akşam yemeğinin olması gereken zamandan 2.5 saat sonra cep telefonuna mesajla yemeğin iptal edildiği bilgilendirildi. Çok saçma, yemek iptal edilecekse dahi öncesinden bilgi verilmeli, sonrasında değil!

Projenin üzerimde bıraktığı ilk etki amatör bir ekibin ilk projesini uyguluyor olduğuydu. Bundan sonraki gözlemlerimi daha kısa ve maddeler halinde yazarsam eğer: 
- Gece 00:15'de sabah 8.30'da otobüslerle projenin uygulanacağı otele gidileceği mesaj atıldı. Bilgilendirme yine gecikmişti. 
- Otobüs söylenilen zamandan yarım saat sonra kalktı ve proje uygulama yerine gidildi.
- Organizatörler herhangi bir bilgi vermeden; koyun-çoban modelinde ilerliyorduk. Gel diyorlar, geliyoruz, git diyorlar gidiyoruz. 
- Başvuru masalarına yönlendirildik ama başvuru masasından yaka kartı almamamız gerekiyormuş. Yaka kartlarımız farklı bir yerdeymiş. Bilgisi verilmedi. Uzun kuyruklar ve kısır konuşmalar oldu başvuru masasında.
- Açılış için farklı bir organizasyona entegre edildik. Bilgisi yine verilmedi. Konuşmacı listesinde yer alan Ahmet Davutoğlu ve Kadir Topbaş gelmedi. Güncel program paylaşılmadı. Açılışta kayda değer bir şey olmadı: Padişahım çok yaşa, bunlar da hediyeler, güzel memleketim Konya'm, kardeş şehirlerimiz, dostluk, bla, bla, bla...
- Nihayet projenin uygulanacağı mekandayız. Energizer için salon dışına çıktık ama katılımcıların daire oluşturması sonucu alanın yetersiz olduğu görüldü. Seçilen isim oyunu ise hiç etkin değildi. Ben oyunda ismimi bir kez dahi söylemedim. Kimse benim ismimi oyunda öğrenemedi. 
- Proje ekibi hep takım elbiseli, yani bunlar genç ama eş zamanlı organizasyonların ağırlığı fazla. Düşüncelerin olduğu gibi kıyafetlerin de şekillendirilmesi söz konusu... Bence takım elbisesi yaygın eğitim metodu için uygun değil. Örgün eğitimin öğrenciler üzerinde kurduğu baskıyı kurmaktadır.
- Toplantı için 2 gün ayrılmıştı ama ilk gün öğleden önce tamamen boşa harcandı. Hiçbir katkı sağlamadı.
- Projenin devam eden aşamalarında da gecikmeler söz konusu oldu. Program hiç yetişmedi. Bilgilendirme ve organizasyon eksiklikleri göze çarptı. Yani bir etkinliğe hazırlanırken bizler boş boş bekliyorduk. Bazen konuşmacıyı bekledik, bazen eğitmenlerin hazırlanmasını...
- Projeye bir kolum sargıda katıldım. sağ kolumu kullanamadığımdan dolayı sıkıntılar yaşadım ama organizasyon ekibinin bu umrunda değildi. Hatta pansuman için defalarca aramam gerekti. En sonunda bir sağlık ocağının yerini söylediler de kendi imkanlarımla gittim. 
- Projeden beklentimin ütopik modeli bulmak olduğunu belirtmiştim ama projenin ilerleyen aşamalarında projenin uygulanışı ve katılımcı profili buna elverişli değildi. Bu konuyu biraz açmak isterim: Projenin amacı gençlerin yönetim modellerini nasıl gördüğü, uygun modelin gençlerin bakışıyla şekillendirilmesiydi. Proje programına göre uygulamalar şu şekildeydi; önce katılımcılara kavramların çağrıştırdıkları soruldu. Bunu yaygın eğitim metoduna göre yapmaları gayet iyiydi fakat yazılanların sunuşu yetersizdi. Kavramlar ise temel kavramlardı, Lider, Yönetişim, Siyasal Rejim vb. Sonrasında farklı yönetim modelleri anlatılmak istenildi. Yaygın eğitim metodu bu aşamada yoktu. Öğrenci-öğretmen modu söz konusuydu. Bir sonraki güne atölye çalışması ayarlanmıştı. Gruplara ayrıldık ve elimize iki ülke ve onların yönetim modelini anlatan dokümanlar verildi. Ben şanssız gruptaydım. Bilgileri gece yarısı alabildim. Sonra oturduk bu ülkeleri ve yönetim modellerini flipchartlara yazdık. Karşılaştırdık ve Türkiye entegresini yorumladık. Fakat ben mühendisim ve ilk defa bu konuları ele alıyorum. Bana sadece bir kaynak verildi ve çok kısıtlı zaman. Anlamak ve yorumlamak için zaman yoktu. Hatta gruptakilerin konuşmaya ve birbirleriyle tartışmaya bile zamanı yoktu. Bu durumda gençler yönetim modellerini nasıl ele alabilecekler ki? 
- Bu toplantıda gençlerin projeye dahil olması tam anlamıyla sağlanamadı. Nasıl sağlansın ki konuşmaya dahi zaman yok. Bir de ukalalık yapanlar var, onları da belirtmeden geçemeyeceğim. Yani beyinleri siyasi bilgiler dolu fakat yorumları onlara bu bilgileri öğretenler kadar kısır katılımcılar. Hem organizatörler hem de bu katılımcılar diğerlerinin dahil olmasını sağlamada yetersiz kaldı. 
- Projenin ikinci günü ilk gün gelen eğitmen gelmemişti. Farklı birisi oturumları kurtarmaya! çalıştı. Fakat diğer katılımcılara karşı hitaplarda kaba bir tavır vardı. Katılımcılar kimsenin ağır söylemlerine maruz kalmaya mecbur değildir. Emir veremezsin ya da bağıramazsın. Bence üslup konusunda ciddi bir sıkıntı vardı. Katılımcıların dikkatini çekmek adına bağırmak örgün eğitimde kullanılan çirkin bir davranıştır. 
- Sema gösterisi ve taşımacılık sorunu. İki günlük bir organizasyonda bu kadar da hata olmaz ki. Sema gösterisine gidildi ve dönüşte organizatör olduğunu düşündüğüm kişi bir otobüse yönlendirdi bizi. Sonra o otobüsten indirildik. Farklı bir otobüse yönlendirildik ama bu otobüs bizi otelimize değil farklı bir otele götürdü. Gidilen otelde bizi asıl otele götürecek otobüsü bekledik ve kaybedilen yaklaşık bir saat sonunda otele varmıştık. Yani yazık o kadar zamana, bekletilmeye, güdülmeye!
- Parça parça da olsa projenin eksikliklerini açıkladım. Fakat en önemli sorun şuydu: Yönetim modelleri hakkında ben ne düşünüyordum? Proje süresince 'sizin söylediklerinizi' meclise sunacağız tarzı bilgilendirme yapıldı. Bir çok kez... Peki ben ne düşünüyordum? Hiç soruldu mu ya da ortam yaratıldı mı? Kimse yönetim modelleri hakkında benim ne düşündüğümü bilmiyor. Proje en çok bu aşamada yetersiz oldu. En çok buradan gol yedi. Katılan gençlerin çoğunun ne düşündüğünü bilmiyoruz. Onlara ne düşündüğünü sormadılar. Anlatacak ortam da yaratmadılar. Belli kişiler 'üst düzey kısır bilgileriyle' kısır sistemleri söylediler. Sokrates duysa onları, mutlaka savundukları sistemleri çürütecek bir kaç cümle sarf ederdi. O da yeterdi!

Katılımcı Profili
Projede yer alan katılımcıların seçimi konusunda çok efektif davrandıklarını düşünmüyorum. Yapılan toplantı iç anadolu bölgesi bilgilendirme toplantısıydı. İç anadoluda 13 farklı il var fakat projede yer alan katılımcılar maksimum 5 farklı ildendi. Diğer iller toplantıda yoktu. Sivas yoktu, Yozgat yoktu...
Etkinlikler süresince katılımcıları gözlemleme şansı elde ettim. Ah şu gençler... Çok farklı karakterde gençler vardı. Farklı farklı bölümlerde okuyorlardı. Bunun aslında projeye artı değer katması beklenirdi ama olmadı. Katılımcılar olayları yorumlarken sanki karşısındakileri de kendi düşüncesine ikna etmeye çalışıyor gibiydiler. Etkinlikler süresince zaten konuyu bilen kişilerin kendi aralarında konuşmaları da ayrıca onların diğerlerine ne kadar saygılı olduğunu gösteriyordu.
Bunlar olumsuz olarak değerlendirdiğim noktalardı. Bunun haricinde hoş sohbetlerine şahit olduğum, düşünceleri ile hayata dair aşama kaydetmiş, saygılı katılımcılarla da karşılaştım. Onlarla zaman geçirdim ama ne yazık ki daha fazla sohbet için az zaman vardı.

Bu organizasyonu ben yapacak olsaydım:
- Katılımcıların seçiminde bölgede yer alan bütün illerden katılımcıların olmasını sağlardım. Başvurular için 2 ay öncesinden ilana çıkar, kabul edilenleri 1 ay öncesinden belirler ve katılımcıların toplantıya gelene kadar bilmesi gereken bütün konularda bilgi verici mailler atardım. Projenin amacı, geniş çerçevesi, katılımcıların rolünü ayrıntılı anlatır, bilgi sahibi olmalarını sağlardım.
- Katılımcıların konaklayacağı yer ile organizasyonun yapıldığı mekanın aynı binada olmasını sağlardım. Ek ulaşım ile zaman kaybetmezdim.
- Katılımcıların geldiği günün akşamına tanışma etkinliği koyar ve katılımcıların kaynaşmasını sağlardım ( bu aşama programda yer alıyor ama uygulanmadı. Bunu kesin uygulardım) Bir sonraki gün proje konusunu işlemek için bana kalırdı.
- 2. gün konuşma ve açılış etkinliği projeye bir artı sağlamadı. Dolayısıyla sadece açılış konuşmasını dinletir ( eğer mecbursam) sonra kendi salonuma geçer ve etkinliklerimi yapardım.
- Programın devamında " EGE BÖLGE ÇALIŞTAYI AÇILIŞI" etkinliğinde ki burası iç anadolu bölge çalıştayı etkinliği olacak, yer alan konuşmacıların konuşma yapmasını sağlardım. Gelmemeleri durumunda eş değer kişilerle yapardım. Son dakika birilerini bulup koymazdım oraya.
- Yemek organizasyonlarını ayakta yenecek şekilde yapmazdım. Açık büfe olayı iyidi ama bir yere oturulup sohbet edilecek ortam şart.
- Kavramlar konusunda uygulanan etkinlik yaygın eğitim metotlarına uygundu fakat kavramların tartışılması aşamasını daha uzun tutardım. Flipçartlardakilerin tamamını okutur üzerine yorumlar yapmalarını sağlardım. Kavramlar önemli.
- Farklı yönetim modellerini yine aynı şekilde katılımcıların bilgileriyle doldurmalarını sağlayacak sistem oluştururdum. Sonra flipçartları ben okur ve sistemleri bilgim, araştırmam ve yorum gücümle anlatırdım.
- Katılımcıların farklı yönetim modellerini değerlendirecekleri ülkeleri bir gün öncesinden söyler ve tamamen kendi araştırmalarını yapmalarını söylerdim. Daha öncesinde çeşitli ülkelerin yönetim modellerinin yer aldığı bir bilgiyi katılımcılar etkinliğe gelmeden paylaşırdım ve tek kaynağa bağlı kalmamalarını belirtirdim. Bir sonraki gün ise organizasyon ekibinin grupları dolaşmasını ve takıldıkları yerde yorum yapmalarını söylerdim.  Katılımcıların bu ülke sunumlarını yaparken daha fazla süre verirdim. Gerekirse grup sayısını azaltır gruptaki katılımcıların sayısını arttırırdım.
- Sema gösterisi güzel bir sosyal etkinlik. Böyle bir etkinliği ben de uygulardım ama etkinliğin ne zaman başlayacağını, otobüslerin kaçta hareket edeceğini vb. ayrıntıları katılımcılarla paylaşırdım.
- Gençlerin Yönetime Dahil Olmasındaki Engeller etkinliğini katılımcıların gruplar halinde tartışmasını sağlardım. Konuşmacı ise grupların sunumlarında moderatör görevi görebilirdi. Bu sayede katılımcılar konuşmacıya sormaktan çekindiği konuları gruplarında dile getirirdi.
- Yönetim Modelleri Müzakereleri konulu etkinlik uygulanmadı. Ne olduğunu bilmiyorum ama ben olsam katılımcıların gruplara ayrılmasını ve kendi yönetim modelini oluşturmasını isterdim. Mevcut sistemlere bağlı kalıp kalmamaları kendilerine bağlı olabilirdi. Sonrasında da kendi sistemlerini sunabilir, gerekçelerini açıklayabilirlerdi.
- Anladığım kadarıyla bu proje uzun soluklu bir proje ve katılan kişiler bir şekilde bunun devamını sağlayacak bir imaja sahip olacak. Dolayısıyla devam edilebilirliği bilgilendirme aşamasında ayrıntılı anlatıp dönütlerin nasıl yapılacağı konusunda bilgi verirdim.
- Projenin değerlendirmesini genel konusu olarak ve organizasyon olarak yapardım.
- Proje boyunca proje programını katılımcıların ulaşabileceği yerlere asardım ( otel, proje uygulama alanı vb.)
- Proje uygulaması boyunca organizatörlerin katılımcılarla sürekli diyalog halinde olmasını sağlardım. İstedikleri her şeyi sorabilsinler, kendilerini değersiz, önemsiz hissetmesinler diye.

Sonuç olarak:
Projelerin benim hayatımdaki yeri çok farklıdır. Örgün eğitimin devlet tarafından hazırlatılan ve zorla dikte edilen bilgilerinden ziyade yaygın eğitimin sonsuz genişlikteki açısıyla öğrenmeyi tercih ediyorum. Projelerde yer alarak ve organize ederek çok fazla kazanım elde ettim, etmeye devam ediyorum. Yine projelerde yer alacağım. Yine insanların hayallerine dokunup, yine onların hayallerini paylaşacağım. Umarım projelerin uygulamaları konusunda biz gençlik çalışanları olarak gerekli önemi verir ve projelerin kalitesini arttırırız.

Gençlerin Bakışıyla Yönetim Modelleri konusu iyi bir konu ve mevcut sistemler insanların huzur içerisinde yaşamasını sağlamaya yetmiyor. Gençlerin yeni bir sistem bulması gerekiyor. Hiç uygulanmamış olabilir ama önemli olanın her insanın mutlu ve huzurlu olmasını sağlamak olmalıdır. ÜTopYa uzak değil, istenirse başarılır!


NOT: 1 ay geçmesine rağmen hala yolculuk paralarını yatırmadılar. Bu organizasyon bir harika dostum :)





12 Kasım 2013 Salı

Sosyal Sorumluluk "ULUSAL BİLİŞİM ZİRVESİ 2013"

8-10 Kasım tarihlerinde Habitat Kalkınma ve Yönetişim Derneği, Microsoft, T.C. Kalkınma Bakanlığı ve UNDP ortaklığında Ulusal Bilişim Zirvesi Dedeman Otel, Ankara'da gerçekleştirildi. Ben de katılımcı olarak yer aldım. Hatta uzun bir süreden sonra ilk defa kendi organizasyonumda olmayan bir organizasyonun içinde yer alma şansı elde ettim. Bu durum bana dış gözlemci olarak yapılan çalışmayı izleme şansı verdi. 

Genel olarak Girişimcilik ve onun türevleri üzerinde durulan Zirve'de Sezai Hazır, Emin Sadık Aydın, Hansın Doğan, Anıl Çekiç gibi fark yaratan insanlar konuşmacı olarak yer aldı. Bunun dışında Habitat derneğinde yetişip kendi başarı hikayeleriyle zenginlik katan bir çok konuşmacı genç yer aldı. 

Aslına bakılırsa Habitat'ın düzenlediği ilk organizasyona katıldım. 1997'de kurulduğunu düşündüğüm bir dernekten ilk defa haberdar olmak beni üzmüştü. Zirve dolayısıyla çokça faaliyetlerinden haberdar olma şansı elde ettim. Örneğin 2005 yılında bir proje geliştirmişler ve BBBÖ kısaltma adıyla Bilenler Bilmeyenlere Bilgisayar Öğretiyor adıyla hayata geçirmeye başlamışlar. Değişik bir strateji uygulamışlar. Gönüllüleri eğitim master eğitmen yapıyor, master eğitmenler de eğitmen yetiştirerek yaşları çok büyük ya da çok küçük olan ve çeşitli nedenlerle bilgisayar teknolojisi ile tanışamayan kişilere bilgisayar öğretmelerini sağlıyorlar. Halen devam eden bir proje olduğunu söylediler. 1200 eğitmenle 140.000 kişiye doğrudan etki ettiklerini de... Etkilendiğimi belirtmeliyim. Takip edilebilirliği iyi organize etmişler. 

Zirve konusuna dönecek olursak, bu yazımda bazı veriler ve kendi yorumlarımın içinde yer aldığı bir çalışma yapmayı ve hem yaşadığım tecrübeyi sizlerle paylaşmayı hem de ilgisi olanlara Habitat çalışmalarını tanıtmayı amaçlıyorum. Henüz Habitat gönüllüsü değilim yani tamamen dış gözlemci olarak olayları ele alacağım.

Zirve'ye 463 başvuru yapılmış ve bunlardan 181 tanesi seçilerek katılmaya hak kazanmıştır. Seçim kriterleri öncelikli olarak BBBÖ'de eğitmen olanlardan seçmek ve diğer kriterleri ise farklı organizasyonlardan katılım sağlanmasını sağlamak. Bu açıdan bakınca çok farklı ve ciddi bir oluşuma ev sahipliği yaptığını söyleyebilirim. Zirve'de 120 tane organizasyonun temsilcisi yer almıştı. Bu organizasyonların genel çoğunluğunu üniversitelerde girişimcilik konusunda çalışma yapan kulüpler oluşturmakla birlikte aktiF-İz Gençlik Topluluğu gibi yenilikçi düşünce sistemlerine sahip oluşumlar da yer alıyordu. Ben aktiF-İz'i temsilen orada yer aldım, stand kurdum ve çalışmalarımızı diğer organizasyonlara anlattım.

Uzun bir girişten sonra artık Zirve'nin içeriği hakkında düşüncelerimi özetleyebilirim.
Bir dış gözlemci olarak ORGANİZASYON  konusunda şunları söyleyebilirim:
- Konu olarak Girişimciliğin seçilmesinin artı değer kattığını düşünüyorum.
- Dedeman Otel de Zirve'nin çekiciliğini arttırdı.
- Zirve öncesi bilgilendirme mail ile yapıldı. Bu güzel bir şeydi fakat Habitat'ı tanıtan ( tanımayanlar için) bir doküman yoktu. Konuşmacıların CV'leri de eklenebilirdi. Çok araştırdım ama net bilgilere ulaşabildiğimi söyleyemem.
- Otele geldiğimde ekip güler yüzlüydü. Tanışma çabaları taktire şayandı. Fakat daha yeni tanışılmasına rağmen daha önce tanıyormuş gibi davranmaları biraz ilginç geldi. Bir de 180 kişi ile tanışmanın zorluğundan kaynaklı olsa gerek, tanışmalar çok yüzeyseldi. Tanışan kişilere sorsan benim hakkımda çok bir şey hatırlamaz. Zaten cevabı dinlemekten çok bir sonraki insanla iletişimi nasıl kuracağı daha fazla ilgisini çekiyor gibiydi.
Zirve'nin programı daha önce Habitatta çalışma yapanlar için sıkıcı olduğu kadar yeni katılanlar için de sıkıcıydı.

Tanışma oyunlarının oynatılacağı söylendiğinde daha önce eğitime katılanlar of-pof yaptılar. Belli ki sürekli aynı oyunlar oynatılıyor. Bunun yanı sıra 180 kişiye tanışma oyunları oynatılması bence zaman kaybı. Bunun yerine kokteyl organize edilseydi daha fazla insan birbiriyle kaynaşabilirdi.

Program araları çok kısaydı. Yemek almak işkenceydi ve zaman yeterli değildi. Bu durumda kaynaşma ve sohbetler de yarım kaldı veya hiç yaşanmadı. En fazla boş zaman akşamlarıydı, ona da bir etkinlik konulmadığı için insanlar dağıldı ve etkileşim sınırlı kişiler arasında kaldı.

Bunun yanı sıra panelde kapıda bir görevli bulunuyordu. Yani dışarı çıkışı engellemek için sanki badyguard tutulmuştu. Ben ayağa kalktığımda gözleri bana sabitlendi. Kapıya yöneldiğimde ise: " Nereye gidiyorsun" gibi kaba bir söylem söz konusuydu. " Tuvalete" dediğimde anlaşılmaz bir şekilde " Çabuk ol" yanıtını aldım. Yani tuvalete gidip gitmeyeceğim veya tuvalette ne kadar duracağım benimle ilgilidir. Organizasyonu ilgilendireceğini sanmıyorum.

 Bir de sürekli birilerini alkışlatmaları çok ilginç geldi bana. " Hadi bir alkış", " Kuvvetli bir alkış", " Bu kadar mı alkış? Ben bu kadar alkışa konuşmam".  Alkışlamak bir şeyin beğenildiğini veya onu onayladığını göstermek için konuşmadan yapılan bir eylemdir. Dolayısıyla kişi bazlı ilerler. İnsanların alkışlamalarını söylemek onların düşüncelerini yönlendirmek anlamına gelmez mi?

Bunlar eleştirel baktığım konular. Bunun haricinde Zirve'nin programında yer alan konuşmacıların içten konuşmaları ve açık fikirli oluşları beni etkiledi. Duvarları kaldırdılar ve katılımcılara onların yanında olduğunu hissettirdiler. Öyle ki konuşmacıları dinlerken sanki yanlarına gidip naber Hansın abi, Naber Ussal diyecek oldum. Ama demedim. Yani çok yakın hissettim kendime...

Atölye çalışmalarından e-girişimciliği seçmiştim. Sunum gayet bilgi vericiydi. İnteraktif sunum yöntemi ile bizi dahil etmesi konudan kopmamızı engelledi. Zaten katılan kişilerin belli bir birikimleri vardı. Bu da sunumu daha zengin hale getirdi. İlk defa duyduğum bir çok konu oldu ( be fit, zumbara, shazam, google project, çöp(m)adam, görünmez kask vb.). En sonunda yapılan yarışma ise düşünmemizi tavan yaptırdı. Ekip çalışması üzerine bir etkinlikti ve verilen materyallerle (makarna, makas, ip, bant ve marşmelov) en yüksek kuleyi inşa etmemiz gerekti. 

Zirve'nin son günü yapılan yuvarlak masa çalışması aslında iyi organize edilebilseydi çok ciddi sonuçlar alınabilirdi. En azından bizim masadaki moderatör çok yetersizdi. Öncesinde belirli bir hazırlık yapılıp soruların hazırlandığı belliydi ama soruların yönetilmesi konusunda ciddi sıkıntıları vardı. Katılımcıların düşüncelerini gerçekten anlayarak dinlediğini sanmıyorum. Sırf flipçarta bir şeyler yazmak için soruları sordu ve cevap ne olursa olsun onu yazdı. Bu bazen iyi bir yöntem olabilir ama çoğunlukla zaman kaybıdır. 

Zirve programı sıkıştırılmış bir programdı ve çok fazla reklam yapıldı. Habitat'ın reklamı yapıldı. BBBÖ'nün reklamı yapıldı. Diğer katılımcıların reklamı yapıldı. Bunlar bir şekilde yapılacaktır bu tür etkinliklerde, kabul. Fakat bu kadar göze sokularak yapılması can sıkıcı hale getirdi. Hele ki eğitmen ve master eğitmenlerle diğer katılımcıların ayrıştırılması bence huzursuz bir ortam yarattı. Egolar havada uçuştu. Özgüvenleri belki tamdı ama bilgisizliklerini ego ile örtmeye çalıştılar. O ortam eğitmenler için de ciddi bir bilgi akışı sağlayabilirdi. 

Zirve organizasyonu genel olarak iyiydi. Ekisikliklere değinmemin nedeni dış gözlemci olarak onların asla farkına varamayacakları konuları gün yüzüne çıkarmaktır. 180 kişi ile zirve organize etmek herkesin harcı değildir. Saygı duyuyorum.

Zirve'nin panelinde bir çok konuşmacı başarı hikayelerini anlattı ve fikirlerini söyledi. Aslında temel olarak olaylara farklı bakmak ve risk alıp girişimde bulunmak üzerineydi konuşmalar. Bana ilham veren, tekrar heyecanlanmamı sağlayan bazı cümleler şunlardı:

" Girişimci beyaz renktir: Bütün renklere dokunur ve beyazlığını daima korur" Sezai Hazır'ın bir konuşmasından çıkarırım.

" Dünya bilişimin içine doğuyor" Bora Caldu

" Teknoloji freni boşalmış bir kamyon gibi yokuş aşağı ilerliyor" Anıl Çekiç

" Pascal Üçgeni - Her nokta iki nokta doğurur" Anıl Çekiç ( burada ekileşim ve ihtiyaca yönelik bir atıf söz konusudur.)

"Para var ama fikir yok" Sezai Hazır'ın girişimcilik konusunda para bulma sıkıntısı yaşayanlara hitaben söylediği bir söz.

" Fikirlerle birlikte onun kültürünü de ithal ediyoruz." Yine Sezai Hazır'ın ithal düşünceler hakkında söyledi bir söz. 

" Iphone'un kârının %1'i üretime % 50'ye yakını fikire harcanıyor. " Sezai Hazır

"Bir alanda başarılı olmak için o konuda dersini çalışmak gerek. Rastlantısal olarak başarı gelmez" Sezai Hazır

" Asıl yenilmek vazgeçmektir." Sezai Hazır

" Herkesin bir hayali olmalı." Sezai Hazır

" Aileden başlanarak girişimciliğe engel olunuyor." Murat Gürsoy

" Girişimcilik ekip çalışmasıdır." Murat Gürsoy

" Şuan girişimcilik konusunda hakim kültür esnaf kültürüdür." Murat Gürsoy

" Türkler facebook'u kurmuş olsaydı, batardı." Murat Gürsoy

" Girişimcilikte iki insanı iyi beslemelisin: Hukukçu ve mali müşavir." Sezai Hazır

" Siz düşünüyorsunuz, sizinle aynı anda on kişi daha sizin düşündüğünüzü düşünüyor. Önemli olan o fikri uygulamaya koymak." Ussal Şahbaz

" 3D kuralı: Dene - Dinle - Değiştir" Ussal Şahbaz

" Kimse yapmadı da sen mi yaptın?" Sedat Kılıç kendi başarı hikayesinden bahsederken genç girişimcilerin yaşadıkları zorluğu anlatıyor.

" Sektörden çekilsem ekonomi çökecek gibi geliyor." Sedat Kılıç sektöre kendini kabullendirdikten sonra hissettiklerini bu şekilde anlatıyor. Girişimin başarılı olması için vazgeçilmez olunması gerektiğine dikkat çekiyor.

" İnsanlara sorsaydım, daha hızlı at arabası yapmamı söylerlerdi. - H. Ford" Sedat Kılıç farklı bakış açısının önemine Henry Ford'un sözleriyle örnek veriyor. 

" Fark yarat, verimliliği sağla, erişebilir ol ve sürdürebilirliği başar, işte girişimciliğin altın kuralları" Sedat Kılıç

" Firmalar ihtiyaçları karşılar, daha iyi firmalar ihtiyaçları bulur" Sedat Kılıç

" Doğuda kablolarının korunması için iki bekçiye ihtiyacımız vardı. Devlet iki bekçi koydu. İki bekçinin olduğu yerde şef olması gerekiyormuş, şef atandı. Sonra müdür ve genel müdür atandı. Devlet bu maddi külfetin altından kalkılamayacağını söyledi, genel müdür bekçilerin kovulması için talimat verdi" Sedat Kılıç Türkiye'deki kamu sisteminin mantalite özetini çıkartıyor.

"İyilikler yapılmalıdır, çoğu dönmez ama dönenler değerlidir." Ussal Şahbaz

" Başarılarımı 1 saat anlatırım ama başarısızlıklarımı anlatmaya 3 gün yetmez." Sedat Kılıç

" Fırsatçılık yapmamak gerek." Sedat Kılıç özgün fikri olan girişimcilere düşüncelerine güvenmelerini ve küçük fırsatları bulduklarında düşüncelerini terk etmemelerini öğütlüyor.

"Bu kadar birikimli ve bilgili gençlerin kamuda çalışması büyük fedakarlık." Sezai Hazır

" Şans dediğin doğru yerde doğru zamanda hazır bulunmaktır." Sezai Hazır

" Her şey bir dokunuşla başladı."

" Farklı olduğumu hissediyordum."  

" Bir konu hakkında bilgim arttığında kulaklarımın açıldığını hissediyorum." ÜTopYa

Zirve hakkında söyleyeceklerim bunlardan ibaret. Bir de kendi iç dünyam söz konusu tabi ki... 








3 Ekim 2013 Perşembe

Sosyal Sorumluluk " SITOS Projesi"

Short information for my friends who live another countries:
I wanted to write something about SITOS project in English. But it s hard for me to describe my feelings. So i will write in Turkish. I have to say that it was amazing project, amazing experiences for me. Thank you to all participants and my organization team.

SITOS Projesi AB Gençlik Programları Eylem 1.1 projesidir. SITOS demek Step Into Others' Shoes yani başkasının yerine kendini koyarak onu anlamaya çalış demektir. Projenin amacı herhangi bir bedensel veya zihinsel engele sahip olmayan bireylerin engelli gibi davranarak (yapay engeller konularak) sosyal hayata dahil olmaları ve toplumun engellilere bakış açılarını kendi gözleriyle görmelerini sağlamaktı. Bunun yanı sıra 6 farklı ülkeden ( Polonya, Slovakya, Litvanya, Bulgaristan, İspanya ve Türkiye) toplamda 33 kişiyle bir hafta geçirmelerini sağlamak. Kültürel ve sosyal bakış açılarını birbirleriyle paylaşmalarını sağlamak diğer amaçlar arasındaydı.

Proje başarılı oldu. Ortakların projeye katılımından ayrılışına kadar ki sürede çözülemeyecek herhangi bir sıkıntı yaşanmadı. Dolayısıyla projenin teknik detaylarından bahsetmekten ziyade kendi öğrenmelerimden bahsetmek istiyorum.

2008 yılından itibaren sürdürdüğüm gönüllülük çalışmalarımın meyvesini bu projede topladım. Organizasyon konusunda kendimdeki değişimleri gözlemleme şansını elde ettim ve tabi ki insanlarla çalışmanın zorluğunu bir kez daha kavradım ve üstesinden gelebildim. Şimdi projeyi iki aşamada anlatmak istiyorum.

Hazırlık aşaması:
Projenin hazırlık aşaması çok yoğun bir döneme denk geldi. İGM ve BİYÇA projelerinin yurt dışı faaliyetlerini gerçekleştirdiğim dönemde SITOS'un kabul edildiğini öğrendim. Proje aktiF-İz Gençlik Topluluğu'nun projesi değildi. Yeni bir ekiple çalışmam gerekiyordu. Zorlu süreç başladı.
Bu arada belirtmek isterim ki daha önce eylem 1.1 projesini organize etmemiştim. Eylem 1.2 konusunda bir şekilde üstesinden geliyordum ama bu benim için bir ilkti.

Proje ekibi ile ciddi bir çalışma içine girdik. Bu noktada şunu belirtmeyi isterim ki proje demek ciddi bir gönüllülük ve takım çalışması gerektirir. Bazıları bunu idrak edemez ve küçük ayrıntılara takılıp ayrılırlar projeden. Ne kaybettiklerini ancak gerçekten projeleri anladıklarında anlayabilirler.  Facebook üzerinden planlamalara başladık. Offf ne çok şey vardı yapılacak. Zaman da çok kısaydı. Proje ortaklarından bazıları ile ilk defa çalışacaktım. Onların motivasyonunu arttırmalı ve projeyi doğru bir şekilde anlatmalıydım.

Nelerin yapılması gerektiğini bildiğinizde ne kadar hızlı çözüldüğüne inanmazsınız. Enerjinizi o görevi tamamlamak için harcar ve başarılı olduğunuzda keyif alırsınız. İşte Empati Grubundan bazılarının bu keyfi aldıklarını hissettim. Projede benim görevim insanları motive etmekti en çok. Eğer onlar motive olursa ben zaten çalışırdım. Uzun konuşmalar, ciddi tecrübe aktarımları, geceler, gündüzler...  Betül, Feray ve Zehra... Bu kişiler proje için ne kadar enerjileri varsa harcadılar. Proje hazırlık süresince 10'larca görüşme yaptılar, saatlerini, günlerini bir yerden bir yere gitmek, onları ikna etmek, her şeyi hazır hale getirmek için harcadılar. Bunun yanında farklı ilde olup yardımcı olmak isteyen Sonay'da vardı.  Sonuç mu? Sonuçta proje başlamadan önce:
- temel ihtiyaçlar tamamlanmış
- otobüs ayarlanmış
- mekanlar ayarlanmış
- materyaller ayarlanmış
- Otel ayarlanmış
- Türk gecesi ayarlanmış
- Dış katılımcılar ayarlanmış
- Katılacak engelliler ayarlanmıştı

Bu arada projede ingilizcesi iletişim kurmaya yetecek tek ben vardım. Sadece bir kişinin ingilizce bilmesi her zaman sıkıntı yaratırdı bu tür projelerde. Bunun bilincinde olduğum için yardımcı eğitmene ihtiyacım vardı. Önce Gürhan'ın projede yardımcı olabileceğini düşünmüştüm. Organizasyon yeteneği ve ingilizcesi harikaydı. Beklediğim tepkiler gelmedi. Proje öncesinde yapılan Macaristan ziyaretinden dolayı da proje de yer alamayacağını bir şekilde gösterdi. Daha sonra Gürkan'ın projede yer alabileceğini düşündüm. Fakat bunu teklif etmek için aradığımda ve mesaj attığımda telefonlarıma bakmadı ve dönüş yapmadı. Bu dönüşümün nedeni neydi bilmiyorum. Hala bir açıklamayı hoş karşılayabilirim bu durum için. Sonra Tuğba ile iletişime geçtim. Bana projede yer almak istediğini söyledi. Tuğba'nın eylem 1.1 konusunda tecrübesi fazladır. İngilizcesi de yeterli düzeydedir. İyi anlaştığımızı düşündüğüm birisiydi. Bu nedenlerden dolayı onunla çalışabilirdim. Toplantılar yaptık. Yaka kartı ve t-shirt yaptırdık. Proje'ye 2 gün kala sürekli aradım. Telefonlarıma cevap vermedi. Oysa ki anlaşmamız hangi koşulda olursa olsun telefonuma cevap vermesiydi. Sonra mesaj attım. Bana dönüş yapmaması halinde bütün ilişkimizi keseceğimizi yazdım. Cevap nedense 5 dk içinde geldi ve patronluk taslamamamı, ne yaparsam yapabileceğimi söyledi ve bütün ilişkimizi kestik. Son dakika golü oldu bu. Artık proje tecrübesinden ziyade gerçekte güvenebileceğim birisine ihtiyacım vardı. İngilizce bilmesi önemli tabi ki. Çiğdem KoKA :)  Eğer bu dostumun müsait olduğunu bilseydim, ilk onu arardım. Projede eğitmen olarak yer almasını önerdiğimde okulunu donduracak olmanın psikolojisinde olmasına rağmen kabul etti. İnanılmaz bir hafta öncesinde her şey yolundaydı artık.

Şimdi Proje Zamanı:
Proje başlamasına çok kısa zaman kalsa da ilk projemde duyduğum heyecanı duymadım. Hissettiğim daha çok her şeyin kontrol altında olmasından dolayı huzur ve güvendi. Proje ekibim belirlenen zamanda belirlenen yerde beni bekliyordu. Toplantı ve gelişmeler olumluydu. Katılımcıların gelmesini bekliyorduk. Ekip arkadaşlarımın heyecanını görebiliyordum. Biraz da korku vardı gözlerinde: yetersiz kalmaktan korkuyor gibiydiler. Bu durum hoşuma gitmişti çünkü ben ne zaman yetersiz kalacağımı düşünsem daha fazla çaba harcar ve daha güzel sonuçlar alırdım. Öyle de oldu. Katılımcılar geldi. Meraklı gözlerle katılımcıları süzüyor, onları anlamaya çalışıyordu. Fırtına öncesi sessizlik :)

Proje başladı. Proje öncesinde hazırlıklar gecelere kadar sürdü. Ciddi anlamda çalışıyorduk. Sabah olduğunda ve bütün katılımcılar sandalyelerinde oturduklarında oluşan manzara görülmeye değerdi. İlk cümle, ilk kelime çok önemliydi. Gülümsedim, Çiğdem'e baktım, gülümsüyordu.

Ve başladık...

Planlanan etkinlikler bir zaman çizelgesindeydi. Her sabah o gün kullanılacak materyalleri ve uygulanacak yaygın öğrenim metotlarını seçip ekiptekilerle paylaşıyordum. Ekip arkadaşlarım eksiklikleri gideriyor ve kullanıma hazır hale getiriyordu. Çiğdem sanki sürekli projelerde eğitmenlik yapıyormuş gibi tecrübeliydi. Öncesinde etkinliği anlamaya çalışıyor, kullanılacak sistemi benimsiyor, daha önemlisi kendinden bir şeyler katıyordu. Bu benim işimi kolaylaştırıyor, hatta keyif almama neden oluyordu. O da heyecanlıydı benim gibi.

İlk iki gün en yoğun ve en yorucu gündü. Duyma ve görme engelli olarak sokağa çıkıldı, sessiz sinema, dudak okuma, goalball etkinlikleri gerçekleştirildi. Kültürlerarası gece organize edildi. Resmen zamanla yarışıyorduk. Etkinliğin içindeyken fark edemiyordum ama fotoğraflara baktığımda her şeyin olması gerektiği gibi, yani hayal ettiğim gibi gerçekleştiğini görebiliyordum. Ekip arkadaşlarım ilk iki gün olayı anlamaya çalışmakla geçirdiler. Neler oluyordu, neler yapılması gerekiyordu. Meraklı bakışları benim bakışımı yakalamaya çalışıyordu. Her an bir gözü benim üzerimdeydi. Ne zaman göz göze gelsem birisi ile, yanıma gelip ne yapılması gerektiğini soruyordu. Bu tam olarak takım olmaktı. İnanılmazdı.

Proje ortaklarının liderleriyle yapılan toplantılar işe yaradı. Katılımcılardan gelen dönütlerle projeyi katılımcıların ihtiyaçlarına göre revize ettim. Önemli olan keyif almaktı. Proje amacını etkilemeyecek şekilde her türlü değişikliği yapabilirdim. Yaptım da, güzel de oldu. Herkes mutlu görünüyordu. Herkes! Bu çok önemli bir ayrıntı...

Proje gittikçe rahatlamaya başladı. Katılımcıların birbirini iyice tanıdı. Hatta sabahları yapılan tanışma oyunlarına gerek olmadığını belirtti grup liderleri. Bunun yanı sıra artık hep birlikte bir proje yapıyorduk. Etkinlikler sırasında ciddi bir şekilde atölye çalışmalarını yapıyorlardı. Diğer zamanlarda özgün kişiliklerin ortamı yumuşatmasını ve katılımcıların eğlenmelerini seyrediyorduk. En çok projenin gezi etkinliğinde eğlendiler. Otobüsle Ankara turu attık ve kale'de Ankara manzarasında derin düşüncelere daldık. Bir akşamımızda 'Al Yazmalım' klasik Türk filmini izledik. Ağlayanlar bile oldu. Sonuna kadar izlediklerine çok şaşırdım.

Son gün artık veda zamanı yaklaşıyordu. Gitmek istemediğini söyleyen o kadar çok katılımcı oldu ki... O kadar önemli dönütler vardı ki... Grup liderleri düşüncelerini aktarırken kısa kelimeler kullanmayı tercih ettiler: harika, muhteşem, kusursuz, en iyi...

Proje başarıya ulaştı ve sonuçlandı. Katılımcılar harikaydı, proje konusu harikaydı, kolaylaştırıcılar harikaydı ve daha önemlisi çalışma arkadaşlarım harikaydı.

Teşekkürler: Betül, Feray, Zehra ve Çiğdem.

NOT: Proje hakkında Edita'nın yazdığı dönüt yazısı:

" Dear Sir or Madam,
I’ve been involved in many Youth in Action projects but never wrote a feedback to National Agency. Maybe it is not important for you but this time I feel that I must inform you about an excellent quality of the project.

On behalf of “Klaipedos universiteto ekonomistų klubas” and Lithuanian team, I would like to thank the organizers and tell you about the best quality project “SITOS – Step into others shoes” TR-11-E558-2013-R2.
I think that this project should be an example to other people who will organize “Youth in Action” projects in future.

THE PROGRAMME:
The schedule was intensive and well planned. All activities were implemented in the highest level. Trainers (Ümit YARDIM and Çiğdem Gizem KOCA) were very responsible and professional. They managed to motivate, keep the group disciplined and even entertained the whole group. The schedule seemed to be well planned. It had a nice combination of indoor and outdoor activities. Participants had an opportunity to meet local people and hear their opinions about project topic. Activities were interesting, active, involved all participants and useful. There was always plenty of different and highest quality material for activities.
Guest speakers were very interesting and experienced. They added a lot of quality as well.
There was an amazing balance of discipline and flexibility. Organizers listened to EVERYONE’S strangest needs and managed to adapt the project to everyone! Every single participant was treated as a King.
It was very easy to work with organizers as they solved ALL problems very quickly and in a very pleasant way.

ACCOMODATION AND FOOD:
Participants were accommodated in 4-start hotel in the center of Ankara. Everything was perfect. Participants shared their rooms. Before the project organizers asked about participants’ preferences and special needs. The rooms were assigned based on needs and everybody were very happy about that. Food was even too good! Huge variety and big portions. There were participants who had very special needs for food but organizers managed to provide special food and make them satisfied. Hotel staff was very helpful. The stay at the hotel was very pleasant for everyone.

PARTICIPANTS:
All participants were responsible and important for the project. The attitutude to the project and activities were very serious. Each partner did their job good and managed to form very good teams. Everybody became friends very fast and there was no need for too many team-building activities. I would say that APV helped to make those processes faster as all team leaders were involved in the project from the beginning and each group had preparation tasks before the project. During on site activities it was much easier to start working together. 

FACILITATING:
All organizing group was amazing! They did their best to make this project excellent and they succeeded. Each Turkish person who participated and worked in this project did a lot and we really appreciate that. It seems that for them it was much more work than fun but their work was very valuable. Turkish people presented Turkey very nicely, Turkish culture presentations and cultural night made a huge impression as participants were able to see life “from the inside”.

MULTIPLYING EFFECT:
There were promotional material such as posters, t-shirts, badges, etc. during the project. Organizers made a big job to create all this material and it worked. Local people recognized this project. Participants brought this material to own countries and participated in local events wearing these t-shirts. Participants and organizers wrote blog articles, shared news and pictures on social networks, participated, published articles in local media etc.

“SITOS – step into others shoes” project had a big footprint in everyone’s life. We all left a project being a bit different person, having different attitude to disability, being more sensitive to others needs. Turkish hospitality is awesome and the impression of Turkey were very good. It was the best project I have ever seen! I can only wish that all projects would be the same quality.

Many THANKS go to Turkish National Agency for supporting this project and organizers for such good quality!

Yours faithfully,
Edita Baranskaitė
"











25 Mayıs 2013 Cumartesi

Sosyal Sorumluluk "GOOD LUCK"

"Superstitions is the poetry of life"  JOHANN WOLFGANG VON GOETHE


As Goethe said, superstitions is the poetry of life.  Life created people then people created everything.

One of them is superstition. 


What is superstition?  



Wikipedia answered like that "Superstition is a pejorative term for belief in supernatural causality". But for me, superstitions like a babyreligion just killed after born. It could be religion but it was not big enough to live.



How they appeared?  In my opinion, every events have result(s). Every result increase people's knowledge ( like experiences). If someone lived a event and he/she was good at literature, after the event, the result start to be common. For example, someone had a wonderful life, everything is almost perfect. Then one day, while he/she was going a important meeting, he/she passed under ladder, then this meeting became worse and worse. If the same person live the same things again, the events become a superstition (passing under ladder bring bad luck)



Last week ( 17 - 24 May 2013 ), I was in a project which is called " Good Luck". It was good experience for me. I met new people, I worked with new people, I learned many thing which I didn't think about it before. I saw people who was crazy :), I touched people's idea which was very interesting. I felt people who they live another world inside. I tried to understand what they said, they tried too. I played like a child but child can understand what i understood after those games...



Youth in Action projects always make me excited. Before the project, I am worried about what will happen. During the project, I live both exciting and worrying. Because the project time is very short and easy to misunderstand. After the project, I feel many thing: happiness, missing etc.



I feel good right now. I feel full of everything about project. 



Our project ended but the connection will live forever (not only about me,  but also all participants ).



So i just say that GOOD LUCK people... I always remember you...



250108 C MAY 13