üdopara

31 Aralık 2015 Perşembe

2015'te Ne Olmuştu!




"Bugünün değerini anlamadan yarını bekleyen bu insanlar, dünün geçtiğini ve yarının belki de hiç gelmeyeceğini düşünemiyorlar."  Douglas Burton

Gece yatağa yattığınızda, uykuya dalmadan hemen önce başlarsınız ya düşünmeye, işte öyle bir şey geçen yılı gözden geçirmek. 

Zaman içinde, derinliklerinde kaybolduğum olayların kapımı tekrar çalması gibidir. Bu süreçte anılar zihnimin davetsiz misafirleridir. Ölümsüzleşen anıların birer birer ve hızlıca zihnimi yoklamasıdır: bir yılı gözden geçirmek.

Neler mi oldu?  2015 yılını ve onun bana getirdiklerinin neler olduğunu buyrun birlikte gözden geçirelim.





SOGLA | FİKİRLERİN SOSYAL GİRİŞİME DÖNÜŞTÜ(RÜLDÜ)ĞÜ AKADEMİ 


2015 yılı benim için sorunlu başladı. İş yerindeki sıkıntılar had safhadaydı. Bunun yanı sıra güzel şeyler de oluyordu. SOGLA'nın çalışmalarından olan SOGLA AKADEMİ'ye katılmaya hak kazanmıştım. Özetle: Sosyal girişimcilik konusunda bir eğitimdi. İnsandan yola çıkıp sistemleşip insana ulaşan girişimlerin 'yaratıcı ve görsel öğrenme' ile ele alan bir eğitimdi. Maalesef iş yerindeki sıkıntılardan dolayı eğitimin tamamına katılamadım ve mezun olamadım. 

Eğitimle ilgili yazdığım blog yazısına buradan ulaşabilirsiniz. 

BLOG YAZILARI VE YAŞANAN TALİHSİZ OLAYLAR


Bu yıl fazla hareket etmekten ve sosyal sorumluluk çalışmalarından zaman bulup da yeterince blog yazamadım. Hala yazılması gereken blog başlıkları var aklımda: Kaş Tatili, Sosyal Sorumluluk Projeleri Kongresi, Almanya-Belçika-Hollanda gezisi vb. Fakat bunun yanında bazı konularda yazılar yazarak düşüncelerimi kaleme almaya çalıştım. Bu yazılar ise şu şekildedir.

Geçiş Dönemi: Adım atmanın, değişiklik yapmanın, rahat alanı bırakıp mutlu olduğumuz hayat için mücadele etmemiz gerektiğini konu alan bu yazımın tamamına buradan ulaşabilirsiniz. 

Yimirta Rock Challange: Ablamın facebookta beni eklediği, birbirini challange yaparak yumurtanın binbir çeşidini yaptıkları bir grup vardı. Ablam bana meydan okudu ve ben de üşenmeden bir video hazırladım. Buyrun buradan izleyebilirsiniz. 
#özgecanaslan | SUÇLU KİM?: Bildiğiniz gibi Özgecan vahşice katledildi. Özgecan özelinde kadına şiddet, kadın cinayetleri ve kadın hakları gündeme geldi. Suçlunun kim olduğunu sorguladığım blog yazıma buradan ulaşabilirsiniz.  Özgecan olayıyla ilgili ayrıntılı bilgiyi ise buradan edinebilirsiniz.

Suruç Katliamı: 2015 yılında benim en çok etkilendiğim olaylar arasında Suruç katliamı da yer alıyor. Olay Suruç ilçesindeki eylem esnasında patlamanın yaşanması ve onlarca 'can'ın ölümüne neden olunmasıydı. Beni etkileyen kısım ise eylem yapma hakkının ölüm ile cezalandırılmış olması ve sonrasında bu durumun zıt kutupları birbirinden iyice uzaklaştırmasıdır. Ülkemizde herkesin aynı düşüncede olmasının beklenmesi gibi absürd bir ütopyanın olması söz konusudur. Ölümlerin olduğu sistemleri destekleyemiyorum. Yaşamak varken öldüren hiçbir sistemi savunamıyorum. İnsanım ve hissiz gibi davranamıyorum. Hissediyorum ama çözemiyorum. Fillerin kavgasında çimen olarak her an ezilme korkusuyla bekliyorum. Doğru zaman ve doğru yerde benim de sonumu 'rahatlıkla' getireceğinin de farkındayım. Bir çimen fillerin kavgasını ne kadar durdurabilirse, o kadar etkin hissediyorum kendimi. Suruç Katliamı ile ilgili bu post beni çok etkilemiştir. Ayrıca buradan ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz.

Karaya Vuran İnsanlık (Göçmen Sorunu): Eylül ayının başlarında, hepimizin zihinlerine kazınan bir fotoğraf yayımlandı. Yunanistan'a göç etmeye çalışan göçmenlerin olduğu botun alabora olması sonrası 1buçuk-2 yaşlarında bir çocuğun kıyıya, sahile vurmuştu. Bu fotoğraf Suriye savaşı ile orta doğuda yaşanan sorunların gündeme gelmesine ve insanların yaşama hakkının üzerine savaşın etkisine dikkat çekmiştir. Hergün caddede, sokakta, mahallemizde, AVM önlerinde, sanat galerisinin yansıyan duvarında, EGO araçlarının eksozlarında... her yerde göçmenlere rastlamamız mümkündür. İnsanlığımızı her gün sorgulamamız için kıyıya vuran insanlığın fotoğrafına buradan ulaşabilirsiniz. 

anKARA Katliamı: Sırbistan'da gençlik değişimi projesindeyken Türkiye'de bir diğer katliam meydana geldi. Kim yaptı? Niçin yaptı? tartışmalarına hiç girmeyeceğim fakat 2015 yılında beni en çok etkileyen olaylardan birisi olarak hafızama kazındı. İlgilenenler patlama anı ve sonrasını sansürsüz olarak youtube'dan bulup izleyebilir. Hatta izleyin. 100'ün üzerinde insan katledildi. Arasında mesai arkadaşlarım olanlar da vardı.

BEŞİKTAŞ MAÇLARI


Bu yıl, önceki yıllardan farklı olarak Beşiktaş'ın maçlarına gitme fırsatım oldu. Hem de çokça... Maçların Ankara ve Konya'da oynanması neticesinde Mansız ve Gökhan'la bir çok maça gittik ve gittiğimiz bütün maçları kazandık. Hatta 5 tane attığımız maçlar da oldu.

UZAK DOĞU MACERASI | KARS KEŞFİ 


En uzağa gittiğinde, uzaklık kavramın değişecektir!
2015 yılının en 'çılgın' olayı, 25 saat gidiş ve 25 saat dönüş olmak üzere 50 saate yakın trenle yolculuk yaparak Kars'a gidip İnci Seda'yı görmemdi sanırım.
Kışın ortasında, en soğuk dönemde çıktığım bu yolculukta mevsimlerin değiştiğini görüp, soğuk diyardaki sıcak insanlarla sohbet etmenin tadını tattım. En önemlisi kendime yolculuk yaptım.

Kars, yani uzak doğuya seyahatimin detaylarına buradan ulaşabilirsiniz.

M., BİR AŞK HİKAYESİ
2015 yılı Mart ayında bana 'aşk' sürprizi yaptı. Midye tavacıda başlayıp kokoreç ile alevlenen bu aşkta içimi: sevmek ve sevilmek, güven, kıskançlık, sıcaklık, destek, gelişim, paylaşım, seyahat, sürpriz ve tarif edilemeyecek bir çok tat, renk ve doku sarmaladı. Bir paragrafın değil anlatmaya, özetlemeye yetmeyeceği bir ilişki yaşadım. Abant'tan Ayvalık'a, projelerden eğitimlere bir çok seyahat, zor zamanlarda ince ruhla işlenen sürprizler (çikolatalar, nostalji paketleri, bıyıks, mühendis kupası peynir şarap ...), en anlamlı doğum günü sürprizi, Ankara'ya gelişler, İstanbul'a gidişler. 

Hangi birini anlatsam, mutlulukla anlatacağım anılarımın olduğu, yüreği kocaman bu kişiyle, M.'le ilişkimizi maalesef 2016 yılına taşıyamadık.  

İSTANBUL ZİYARETLERİ 


2015 yılı benim için İstanbul-Ankara arasında mekik dokuma yılı oldu. Ablam, Yavuz-Zeynep ve M. bu ziyaretlerimin baş aktörleriydi. Yaptığımız sabah kahvaltıları, Bebek'te üç-beş tur atmalarımız efsaneydi. Ciddi ciddi İstanbul'a taşınmayı düşündüm. Hatta ufaktan girişimde bile  bulundum  ama başarılı olamadım. İstanbul'un üç yakasında oturan bu değerli insanlarla ortak plan yapmakta ne kadar zorlandığımı da eklemem gerekiyor. Bazen krizler bile yaşandı. Buna rağmen İstanbul'un ilk defa sıcak hissettirmesi benim için ilginç idi.

ELVİN MİLA 1 YAŞINDA


Bu sene, Elvin Mila 1 yaşına bastı. Onun Beşiktaşlı olması için doğum günü hediyesini beşiktaş tulumu olarak aldım. Doğum günü öncesinde ilginç anlar ve bazı krizler yaşansa da bizim için önemli bir tecrübe oldu. Doğum günü için hazırlana malzemeler ise taktire şayandı.

GENÇ MÜHENDİSLERLE TOPLANTILAR


Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Odası ile bir çok platformda çalışmalarımı devam ettirdim. Elimden geldiği ölçüde de katkı sağlamaya çalıştım. 5000 Metalurjist Aranıyor kampanyasını başlatıp 750'ye yakın metalurjistin formu doldurması sonucunda onlardan beklentilerini dinledim. Benim için çalıntı gözlerle olaya dışarıdan bakmam açısından önemli bir çalışmaydı.
Bunun yanı sıra Genç Mühendislerle her salı günü buluşmaya çalıştık. Ankara'da bir araya gelerek birlikte neler yapılabilir konuşulmaya çalışıldı. Güzel paylaşımların ve arkadaşlıkların geliştiği bir ortamdı dyebilirim.

İTALYANCA
Cristina (İtalya) ile tanıştıktan ve onun Allora, Allora demesinden etkilenerek ben de İtalyanca çalışmaya başlama kararı aldım 2015 yılında. Hatta bunun için bir gramer kitabı ve bir sözlük alıp kendi kendime çalışmaya başladım. Bebek adımlarıyla ilerlediğim için halen İtalyanca'nın 'i'sinde hissediyorum kendimi ama bu sene umudum var, İtalyanca konusunda belirli bir aşama kaydedeceğim.

O DAHA ÇOCUK KAMPANYASI


2014 yılının Eylül ayında büyük bir hevesle katıldığım, inandığım O Daha Çocuk kampanyasında 2015 yılında koordinatör olarak yer aldım. Bir çok eğitim, çünkü çocuk etkinliği ve toplantıya katılıp bir çok değerli insanla paylaşımda bulundum. 2016 yılında yaptığım planlarım ve kararlar neticesinde maalesef koordinatör olarak yer almayacağım bir çalışmadır. Fakat gönüllü olarak hep burada ve yardıma hazır olarak bekliyor olacağım.

Kampanya hakkında daha önceden yazdığım yazıya buradan ulaşabilirsiniz. 

aktiF-İz GENÇLİK TOPLULUĞU 


2015 yılında da aktiF-İz Gençlik Topluluğu ile çalışmalarıma devam ettim. 2011 yılında kurduğum bu oluşumda 2014 yılına kadar başkanlık yapıp 2014-2015 yılında başkanlık görevini potansiyeli en yüksek gönüllüye devredip yönetim kurulu üyesi olarak çalışmalarda yer aldım.
aGT benim bir laboratuvarım, sosyal analiz ve sistem geliştirmesi yaptığım bir ortamdı. Yeni sistemden istediğim etkileri alamadım. Fakat sorumluluk paylaşımındaki ısrarım sonucunda 2015 yılında aktiF-İz'de daha çok gönüllülerin 'kendi kendilerine' sorumluluk almaları için onlardan hareket bekledim. Bunun yanı sıra çalışmalarıma devam ettim. Kabul edilen HAFA projesini organize ettim, aktiF-İstlerin organize ettiği origami, serbest kürsü, farkındalık atölyesi vb. aktivitelere katılım sağladım. Yaygın eğitim ile ilgili proje yazımı gerçekleştirdik. Sırbistan'daki Chance Takers Future Makers projesine ortaklık sağlayıp semi-group leader olarak 5 kişilik ekiple projeye katıldım, SSPKONGRE-II'yi hiç hibe almadan, mevcut imkanlarla organize ettim ve son olarak Aralık ayında, bebekliğini ve çocukluğunu gördüğüm aktiF-İz Gençlik Topluluğu Yönetim Kurulu'ndan ayrıldım.

Gönüllü olarak çalışmalara devam etmeyi planlıyorum. aktiF-İz Gençlik Topluluğu ile ilgili bilgilere buradan  veya web sitesinden ulaşabilirsiniz.

HAFA PROJESİ


2015 yılında uyguladığım tek gençlik değişimi projesi HAFA | Happiness is NOT far away - Mutluluk İçinde AB Erasmus+ KA1 projesi oldu. Organize etmekte en çok zorlandığım projelerden birisi oldu. Temeli felsefik bir düşünceye: İnsanların mutlu olmasının aslında o kadar zor olmayacağına dayanmaktaydı. Dolayısıyla bir felsefeyi takip etmek ve düşüncesel bir sorunu çözmek, somut bir sorunu çözmekten (örneğin sokakta yaşayan insanların karınlarını doyurmaktan) daha zordu.
Bu zorluğa bir de gönüllülerin yönetimi, ortakların yönetimi, genel sekreterlik, içerik üretme, organizasyon yapma, lojistik ve mali yönetim eklenince, tadına doyum olmaz zorluklara gebe olduğunu gösterdi.
Bu kadar zorluğu bir şekilde göğüsleyebilmeme rağmen ortaklardan büyük goller yediğim bir proje oldu. Amacına ulaşıp ulaşmadığı tartışılsa bile deneyimsel yönü ve öğrenmesi çok yüksek bir projeydi.

Proje hakkında ayrıntılı eleştiri ve yaşanılan olaylara buradan ulaşabilirsiniz. Ayrıca proje fotoğraflarına facebook sayfasından gözatabilirsiniz.

TCDD 3G EĞİTİMİ 


TCDD'de mühendis olarak çalışmaya başlayalı 4 yıl olmuştu. 2015 yılında 2. kez eğitime katılma şansı verdiler. Eğitim bizim bildiğimiz yaygın eğitim metotlarıyla uygulanan eğitimlerden çok farklıydı. Örgün eğitim tarzında ilerleyen ve bazen interaktif hale gelen bu eğitim benim için kafamı toplamam açısından önemliydi. Akçay'da katıldığım bu eğitimden sonra Akçay (Balıkesir)'dan Tokat'a otobüsle 16 saatte gitmem ise  benim için ayrı bir maceraydı.

MESLEKTE İLK YILLAR 




Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Odası ile yaptığım bir diğer faaliyet Sivas Cumhuriyet Üniversitesi'ndeki Meslekte İlk Yıllar etkinliğiydi. Üniversite öğrencilerine mesleğe atıldığımız ilk yıllarda neler yaşadığımızı anlatanlardan birisi olduğum bu etkinlikte yaygın eğitim sistemlerini kullandım. Değişik bir tecrübeydi. 

TÜRKİYE GENEL SEÇİMLERİ

Ben kendi dünyamın küçük faaliyetleriyle meşgül iken Türkiye'yi ve 84 Milyon insanı etkileyecek bir çalışma yani Türkiye Genel Seçimleri 7 Haziran ve 1 Kasım tarihlerinde yapıldı. 7 Haziran sonucunda hükümet kurulması için koalisyon veya tekrar seçim seçenekleri mevcutken bürokratlar tekrar seçimin gerekliliğini savundu ve 1 Kasım tarihinde yapılan seçim ile AKP Türkiye'nin 4 sene boyunca yönetiminden sorumlu olacak hükümet olarak seçildi.

Seçim süreci siyasi yapının anlaşılması, seçimin önemi ve insanların psikolojisi konusunda fikir edinmem açısından ilginç bir tecrübeydi.

Seçimlerle ilgili ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. 

EGE KIYILARI TATİLİ 


2015 yılının başlarından itibaren, büyük olasılık bir önceki yıl gidilen harika kampların da etkisiyle, kamp kamp diye tutturmuştum. Ancak Temmuz ayının ortasına nasipmiş. Araba ile ege kıyılarını gezip çadır kurma fikrimi paylaştığım Ali ve Hüseyin'in, son dakika Yağmur'un da fikrime ortak olmasıyla hayata geçirilen, güzel bir tecrübeydi.
Ankara'dan yola çıkıp İzmir'de Cristina ile buluşarak başladığımız. Sonrasında Karaburun, Ilıca, Marmaris, Fethiye gibi gitmeyi çok istediğimiz yerleri ziyaret ederek, çadır kurarak devam ettiğimiz bu kamp benim unutulmazlarım arasında yer aldı.

Kamp ile ilgili yazdığım yazıya buradan ulaşabilirsiniz. 

MANSIZ'DA EVLENDİ MK :( 


Gün geçmiyor ki acı haber almayayım. 2014 Yavuz'un kaybedildiği yıl olarak tarihe geçmişti, 2015 ise Mansız'ın evlenerek kaybedildiği yıl olarak tarihe geçti.

Şaka bir yana, 1999 yılında tanıştığım, arkadaştan öte, gerek dost, gerek akıl hocası olan ve her zaman beni destekleyen, yeri geldiğinde sonuna kadar eleştiren Mansız, kendisine en uygun birisiyle evlendi. Kaç yıllık ev arkadaşımı kaybetmenin üzüntüsünü yaşamıyor değilim içten içe... 

AYVALIK GEZİSİ
Sanırım benim için 2015 yılı gezi yılı oldu. Her tatili, her iznimi kültürel etkileşim, yeni yerler görme ve yeni insanlar tanıma adına fırsata çevirdim. Bunlardan en önemlilerinden birisi Ayvalık seyahatidir. Ön yargılarım fazla olarak gittiğim Ayvalıkta beklentilerimi aşan güzellikte bir tatil yapma şansı elde ettim. Tabi ki bu konuda M.'in seyahatlerdeki uyumunun, zevklerinin ve eğlenceli kişiliğinin büyük etkisi vardı.

Ayvalıktaki tatil ile ilgili ayrıntılı yazıya buradan ulaşabilirsiniz. 


DOĞUM GÜNÜ SÜRPRİZLERİ 









Her sene, doğum günümde, doğum günü kutlama krizi yaşanmasa olmaz zaten. Doğum günümde nasıl bir ruh halinde olduğunu önceki blog yazımda bahsetmiştim. Buna rağmen başarısız ve başarılı sürpriz doğum günü kutlamalarına maruz kaldım. Tabi olayın baş kahramanı genellikle ablam oluyordu.

Bu sene de öyle oldu. İşi çok zora sokmamak için doğum günümden hemen önceki hafta sonu İstanbul'a gittim. Ablam benim geleceğimi biliyordu ve bana sürpriz hazırlamış. Hatta olaya M. ile Fatih'i de katarak ve hepsinin 'bayağı' çabalaması ile fasıl organize edilmiş. Ne kadar eğlenip, ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. İstanbulda görmekten mutlu olacağım hemen hemen herkes oradaydı (Ablam, M., Yavuz, Fatih ve tabi ki görmekten mutluluk duyduğum Elif ve Gizem).

Hemen sonrasında hayatımda aldığım en anlamlı hediyelerden birisini 1 Eylül günü aldım. M. benim adıma Aynebilim Aşevi'ne bağış yapılmıştı. Fotoğrafı görünce resmen gözlerim yaşardı. Buyrun buradan siz de bakabilirsiniz. Ankara'da yapılan ve artık sürpriz olmamasına sevindiğim, sevdiğim kişilerin bir araya gelmesine vesile olan doğum günü konulu buluşmamız da yıla damgasını vuran anlardandı.(Mansız, Ali, Şule, M. ve Asuman).

Ablamın doğum gününde bu kez duygulu anlar yaşadım. Ona duygularımı aktaran küçük de bir video yaptım :) Buradan izleyebilirsiniz. 

CEMALİ'NİN EV ARKADAŞI OLMASI

Mansız'ın evlenmesinden sonra ev arkadaşımın kim olacağı düşünceleri kafamdayken Cemali'nin çeşitli nedenlerden dolayı evini değiştirmesi gerekiyordu. Tesadüfen iş yerine ve okuluna yakın olan bizim evde kalma talebini olumlu bulduk. 3 ayı aşkın şekilde aynı evde kalıyoruz ve hızlı uyum sağladığını söyleyebilirim. Bir ara ziyarete gelin :)

KAŞ GEZİSİ 


2015 yılında hep daha önce hiç gitmediğim yerlere gittiğimi fark ettim. Bunlardan birisi Kaş-Antalya idi. Ablam ile 4 günlük yaptığımız planda, önce çadırda, daha sonra arabada uyuyarak, iki kardeşin yaşayacağı sıkıntıları yaşayarak bir tatil geçirdik. Anılarımı yokladığımda, özellikle kanyonda ilerlememiz ve Kaputaş Plajı öne atıyor kendini. 


TIME TO MOVE 




Geçen senenin sonlarına doğru Proje Simulation eğitimi(etkinliği yapmıştım) vermiştim/yapmıştım. Bu sene ise ILA ile Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nin ortaklaşa organize ettiği Eurodesk'in Time To Move haftası kapsamında gençlik çalışmaları bilgilendirmesi gerçekleştirdim. Eğitimler/seminerler/söyleşiler konusunda belirli bir aşama kaydettiğimi gözlemleyebiliyorum. Fakat tabi ki yeterli seviyeye henüz ulaşamadım.
Etkinlikle ilgili buradan ve facebook sayfasından bir ilgili görsellere ulaşabilirsiniz.


CHANCE TAKERS FUTURE MAKERS | YOUTH AGAINST UNEMPLOYMENT PROJESİ 




It comes NATURally Projesine geçen sene katılmıştım. Projenin en önemli çıktılarından birisi, Chance Takers, Future Makers Projesi oldu. It Comes Naturally projesi katılımcıları bir araya gelerek kendi projesini yazdı ve uyguladı. 

aktiF-İz Gençlik Topluluğu adına biz de ortaklık sağladık. 2015 yılında, yurt dışında katıldığım ilk ve son proje oldu. Proje konusu olan Avrupa'daki genç işsizliğiyle bağlantılı olarak proje sonrasında neredeyse işsiz kalıyordum. 

Yeni olarak öğrendiğim çok fazla şey olmamakla birlikte arkadaşları görmek ve onlarla hareket etmek beni her zaman mutlu ediyor. 

Bu arada, bu proje aslında ilginç bir olaya da vesile oldu. Lisede birlikte okuldan atıldığım, yılların eskitemediği dostluğumuzun olduğu Murat Can da Sırbistan'a geldi. Hem de sadece hafta sonu için. Birlikte zaman geçirmek güzeldi. 


THY İLE YAŞANAN SIKINTI



Bu konuda detaylı bir blog yazısı da yazmayı planlıyorum ama konuyu özetlersek: 
Chance Taker Future Makers projesi kapsamında Sırbistan'a gitmek üzere uçak biletimi Ankara çıkışlı olarak ve Belgrad'a İstanbul üzerinden aktarma yaparak, gidiş-dönüş şeklinde almıştım. Toplamda 4 bağlantılı (sıralı) uçuşum olduğunu ilk aşamada buraya not düşeyim.

İlk uçağım sabah 4.15'de. Ben de erkenden havaalanına gitmek için 2:45'te Belkoair Airport Shuttle'ları beklemeye başladım. (Sabah) 3'te kalması gereken servis 3:15'te kalktı ve havaalanına 3:45'te ulaştı. Bu da cepte!

Online check-in işlemi de yapmıştım. Bu da cepte!

Uçak ilk olarak İstanbul'a uçacak(yani domestic flight kategorisinde), bu da cepte!

Doğrudan Kontuar'a yöneldim. Bavulumu verip uçağa geçmek için, fakat giderken ekranlarda 'GATE CLOSED' yazısı dikkatimi çekti. Sonra yanlışlık vardır diye düşündüm. Bana kapının kapandığını, biletin değiştirilmesi gerektiği söylendi. Yeni bilet için bilet ofisine gittiğimde ise yeni biletin 1.200 TL olacağı belirtildi.

Çünkü bir uçuşu kaçırdığımda sıralı uçuşlardan diğerlerini yakalasam dahi bu hakkımı kullanamazmışım.

Kapıların yarım saat önce (check-in için kontuarlar değil, bildiğiniz uçağa yolcuların alındığı kapıların) kapatılması neticesinde bütün uçuşlarım iptal oldu ve ben yeniden bilet almak zorunda kaldım.

Almanya'ya gitmeden hemen önce, THY'nin sabah ilk uçuşuna göz gezdirdiğimde, aynı durumun yaşandığını fark ettim. Kapıları yurtiçi uçuşlarında yarım saat öncesinde kapatıyorlar. Boardingpass üzerinde 15 dk kalanın zamanı yazmasına rağmen!

Bu konuda yakın zamanda dava açmayı planlıyorum!

Neyse bu konu derin mevzu, isterseniz buradan o gün çektiğim videoyu izleyebilirsiniz.

TESİSLER VE LİMAN SİPARİŞ ŞUBESİ'NDEN => MERKEZ YAPIM İHALE KOMİSYONU ŞUBESİ'NE TRANSFER

2015 yılının hayatıma kazandırdığı en önemli değişimlerden birisi ise iş yerindeki şubemin değiştirilmesidir. Önceki şubemde maruz kaldığım 'mobbing' sonucunda verdiğim dilekçeler, bir yıllık iznim sonrasında yerimin değiştirilmesine vesite olmuştur. Önceki şubedeki arkadaşlarımla aramın çok iyi olmasından dolayı bu değişiklik bana buruk bir sevinç yaşatsa da yeni şubemdeki ortam, çalışma sistemi ve yeni müdürümün çalışma dinamiği yüksek birisi olması, çalışma huzuru açısından doğru yere geldiğimi göstermektedir.

NİHAL'İ MERSİN'DE ZİYARET 



Mersin ve Adana'ya daha önce gitmeme rağmen bu sene, M. ile tekrar buraları ve tanıdığıma mutlu olduğum arkadaşı Nihal'i ziyarete gittim. Huzur bulduğum ve sürekli hayalini kurduğum, sahil kıyısında, insanların ve google maps'in ulaşmakta zorluk yaşadığı, kumsalına masa-sandalye atılıp eşsiz gün batımını izlediğimiz bir yerde, hayatımda ilk defa yengeç yedim. Kısacık bu ziyaret, beklentilerin üstünde etkideydi.

II. ULUSAL SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ KONGRESİ  


SSPKONGRE kısa adıyla anacak olduğum, geçen sene birincisi yapılan bu çalışma, benim için bu sene de önemini korudu. 2 defa projelendirip hibe programlarına sunmama rağmen, ikisinden de red yemiş olmasına rağmen fikrin etkisine inandığım için 2015 yılının ilk aylarından itibaren  SSPKONGRE-II'nin zeminini oluşturmaya başladım. Eylül ayında ivmelenen bu çalışmayı Aralık ayında hayata geçirdim. Bu süreç bana bir çok açıdan artı değer kattı.

SSPKONGRE'nin önemi, etkisi ve bir çok açısı hakkında ilerleyen aşamalarda paylaşımda bulunmayı planlıyorum ama sizler arzu ederseniz web sitesini ve/veya facebook sayfasını inceleyebilirsiniz.

ALMANYA KONSOLOSLUĞUNDAN 1 YILLIK SCHENGEN VİZESİ


2015 yılında, 'oley lan, süre lannnn!!!' diye sevindiğim olay, geçen seneki tatilime benzer bir tatili Almanya-Belçika ve Hollanda arasında ayarlayıp vize başvurusunda bulunduğumda Almanya Konsolosluğunun 1 yıllık Schengen Vizesi vermesidir. Oysaki her ülkede 2 gece konaklayacaktım. Çok mutluyum. Bir sene boyunca artık ucuz bilet arama maratonu başladı :)

ALMANYA-BELÇİKA-HOLLANDA GEZİSİ



Geçen sene Macaristan-Avusturya-Çek Cumhuriyeti üçgenine bir seyahat gerçekleştirmiştim. Buradan ilgili yazıma ulaşabilirsiniz.  Bu sene ise rotamı Almanya-Belçika-Hollanda üçgenine çevirdim. Yine, sonraki blog yazılarımda ele alacağım bu konu 2015'in en bomba gezilerinden birisiydi. Tek başıma çıktığım bu yolculukta kendimi düşüncelerimin durgunlaşmasına, sakinliğe, tarihe, hissetmeye ve kendime gelmeye bıraktım ...

Her ülkede, oranın kendine has özelliklerine göre güzelliklerini tatma şansım oldu. Bu kez duygularımdaki farklılık şu şekildeydi. Yurtdışında yaşayacaksam mutlaka iyi bir statüde çalışmalıyım. Çünkü insana değerin maksimum olduğunun düşünüldüğü Avrupada aslında evsizlere ve 'yabancılara' ön yargılı ve acımasız. Tamam yardımseverler ama daha çok ben merkezli ilerliyorlar. Neyse uzun uzadıya ele alacağım bu konuyu sonraya bırakıyorum.


28 Temmuz 2015 Salı

Gezmece Tozmaca " TATİLİN ADRESİ: EGE KIYILARI"




“A journey is like marriage. The certain way to be wrong is to think you control it. | Seyahat evlilik gibidir. Onu kontrol ettiğinizi düşündüğünüzde kesinlikle yanılırsınız.” – John Steinbeck

Hangi taşın altından sonsuz bir macera çıkacağını bilemeyiz. Onun için her taşın altına elimizi sokarız, her muhabbete balıklama dalarız ya da muhabbetler yaratırız. Yine böyle muhabbet yaratılan, dostlarla yakınlaştığımız bir ortamda Ali U. bana bayram için planım olup olmadığını sormuştu. Planım yoktu o an ama zor günler için kenarda biriktirdiğim bir kaç planım vardı. Bu planlardan birisi ise çok merak ettiğim Ege Kıyılarını araba ile gezme planıydı. 

İki kişi inanırsa, buna kesin plan gözüyle bakılabilir. 

Bayram tatili 17-19 Temmuz tarihleri arasındaydı. Bir gün öncesini devlet baba tatil yaptı, bayram dönüşü pazartesiyi ise bizler bağladık. Elimizde olanlar: 4 gece 5 gün, gidilecek alan (ege kıyısı), evernote, katılacak kişiler yani taş altında macera arayan, bilinmezliğe yol alan heyecanlı gençlik... 

Zamanın yaklaşmasıyla birlikte seyahat ve konaklama planı yapılmaya başlandı. Amacımız hiçbir otele rezervasyon yaptırmadan, çadırları ve ihtiyacımız olan malzemeleri alıp arabayla seyahate başlamaktı. İlk başta Ali U. ile yolculuk yapacaktır. Hüseyin C. U.'nun katılması belli belirsizdi. Rotamızı çizmeye, başladık. Google Maps  yardımıyla yolculuk yapacağımız güzergahları ve mesafeleri belirlemeye çalıştık. Bloglar ve gezi siteleri vasıtasıyla güzergahımız üzerindeki mekanların özelliklerine göz attık. Edindiğimiz bütün bilgileri evernote'a ekledik ve ortak paylaşımla haberdar ettik birbirimizi... 

Seyahate başlamadan önce kurgumuz şu şekildeydi: Ankara'dan yola çıkmak. İzmir - Karaburun - Çeşme - Kuşadası (duruma göre Aydın) - Bodrum- Marmaris- Fethiye (ölüdeniz ve kabak koyu). Mesafelere maps üzerinden bakıldığında bu plan gerçekleşebilir gibi görülüyordu. 

Artık zaman iyice yaklaştı. Son dakika süprizini Yağmur B. yaptı. Plana son anda dahil oldu, Hüseyin C.U.'da bize Ankara'dan dahil olacağını söyleyince, bizler geziye hazırdık: 4 kişi, 4 gece çadırda konaklayarak ege kıyılarını keşfe hazırdık. 

Bavulu hazırlarken sadece çok gerekli olan malzemeleri almaya çalıştık. Bir tane 4 kişilik ve bir tane iki kişilik çadır, uyku tulumu, mat, yastık, fener, taşınabilir şarj, semaver, tüp, mutfak gereçleri, iki havlu, t-shirtler, shortlar, fotoğraf makinası, tripot ve heyecan...

Birisini tanımak istiyorsan ya onunla alış-veriş yap ya da onunla seyahate çık derler. Biz seyahate çıkmaya hazırız :)

Bayram trafiğine denk gelmemek için perşembe sabah 05:15 gibi yola çıktık. Polatlı'da yapılan kahvaltıyla birlikte Afyonkarahisar'a doğru yol aldık.

Yolda olmak farklı bir duygu... Tolstoy'un da dediği gibi "Öyle zamanlar olur ki; Nereye gittiğin önemini yitirir. Çünkü asıl önemli olan, yanında kiminle gittiğindir". Kulaklarımızda yolculuk için hazırladığımız müzikler, daha önce gidilmeyen yerlere ulaşmanın, orada olmanın ve oradaki insanları gözlemenin heyecanı... Hızla giden araçta gözlerim ufuklara, düşüncelerim ise derinlere dalıyor. Eşlik ettiğimiz şarkılarda ya da sessizlikte 'yolda olmanın' tadını çıkarıyordum.

Gezimize hızlı göz atmak için videomuzu izleyebilirsiniz.




Afyonkarahisar
Hareket planımız çok yoğun olduğu için gittiğimiz yerlerde yapmayı önceden planladığımız faaliyetleri yapıyorduk. Afyonkarahisar'daydık. Buranın sucuğunun ve kaymağının meşhur olduğunu biliyorsunuzdur. Şehir merkezinde kısa bir yürüyüşten sonra sokakta satılan kaymaklardan ve ara sokakta sucuk imalatı yapan küçük bir işletmeden de sucuk aldık. Bal-kaymak yemek için ilk molayı beklemek zorundaydık. Bal-Kaymağın tadı efsaneydi. Aldığımız evladiyelik somun ekmek ise gezimiz boyunca ekmek ihtiyacımızı karşıladı. Dönüşte Afyonkarahisardan geçecek olsaydık, kalan ekmeği iade edecektir. :)



İzmir
Karışık
Yoldayız yine, bu kez rotamız İzmir. Bazı hayaller vardır, ulaşırsın ama uzak kalınca tekrar hayal kurarsın ya, benim için karışık yemek böyle bir şeydi. Kendimizi Aynalı Büfeye attık. Dolu dolu karışığı ağız dolusu yerken Cristina ile buluşma planı üzerine yoğunlaştık. Cristina İspanya'da bir projede tanıştığımız, eğlenmeyi bilen, harika bir kişiliği olan birisidir. İzmir'de EVS yapıyordu. Onunla Alsancakta buluştuk ve uzun uzun EVS'ten, projelerden, Tükiye'deki yabancılara bakış açısından konuştuk.


Cristina ile buluşmamız | İzmir


Gece konaklamak için planımızda Karaburun veya Çeşme diye düşündük. Dolungaz Barış Kampının tadı damağımda kaldığı için, rotamızı yine Dolungaz'a çevirdik.

İzmir'den yola çıktığımızda güneş portakal kıvamında batıyordu. Deniz durgun ve rüzgarsız bir gündü. Karaburun yolu her zaman bana huzur vermiştir. İzmir'in kalabalığından uzaklaştığımı, doğanın beni kucakladığını hissederim.

Dolungaz Barış Kampı | Karaburun
Dolungaz tesisine vardığımızda gece çökmüş, deniz kabarmıştı. Uygun çadır yeri arayışımız ve çadırların kurulması ile artık biraz durulabilmiştik. Işıkların silmeye gücünün yetmediği yıldızların, dalga seslerinin ve karanlığın tam ortasında, gökyüzüne bakarak hayallere daldık. Yapılan muhabbetler zifiri karanlıkta beden buluyor gibiydi. 'En iyi renkler mükemmel karanlıkta görülür.'

Gecenin ilerleyen saatlerinde gezimizin fenomenlerinden olan 'blöf' oyununa başladık. Gece uzadı fakat oyunu bırakıp çadırımıza gitmek bir türlü cazip gelmedi.

Ve nihayet yeni bir güne uyandık.

Dolungaz Barış Kampı'nda gün doğumu | Karaburun - Foto:Ali Ulucan



Deniz dalgalıydı. Sabah uyanmanın en güzel şekli kendini serin sulara bırakmaktır. Güneşin doğuşunu Ali gibi yakalayamasam da doğmuş güneşle yüzdüm. Dalgaların şiddetinden dolayı bir tek ben yüzdüğüm için  hem korkuyor hem de heyecanlanıyordum. Denizde tek başına olmak meditasyon etkisi de yaratıyormuş. Derinlere dalarak ve salınarak dalgalarda, her şeyi bir kenara bıraktım. [Dolungaz Tesisi hakkında bilgiler: Gece konaklama için kendi çadırımızı getirdiğimizden dolayı 10 TL kişi başı gecelik ödedik. Çadır alanı genişti. Gece boyunca çok fazla rüzgar vardı. Personeli hala çok içten ve sevimliler. ]


Dolungaz Barış Kampı | Karaburun


Esendere
Planladığımız gibi sabah saatlerinde sevgi dolu Dolungaz personeliyle vedalaştık ve kahvaltı yapacak yer arayışına geçtik. Marketten aldığımız yumurta ve kahvaltılıkları açık havada yeme planımız vardı. Ana yoldan sahil kenarına doğru ayrılan ve daha önce hiç bilmediğimiz bir yola girdik. Kendimizi küçük kayıkların limanı olan küçük bir kasabada bulduk (Esendere). Yolun sonuna doğru ise bizim için bir masa ve gölgesiyle güneşten koruyan bir ağaç bırakmışlar. Kahvaltı için harika bir alandı.


Esendere - Yımırta Rocks 


Esendere'de kahvaltı

Afyondan alınan evladiyelik somun ekmek ve sucuk bu kez manzaranın eşliğinde önemli kahvaltımızdı. Cunda adasından alınan Sakızlı Kurabiye ile ilk burada tanıştık, bütün gezi boyunca konuştuk :). Ne hissettiğimizi anlamışsınızdır: Deniz, kahvaltı, harika insanlar, bayram sevinci ve yolda olmak... Kısacası özgürlük diyebilirim.

Sonraki durağımız Çeşme... Esendere'den geçerken sahil kasabası sakinlerinin kahve gibi bir yerde toplanıp bayramlaştığını gördük. Herkes orada gibiydi. Büyük bir aile kucaklaşır gibi. İçimiz şenlendi.

Çeşme'de konaklamayı planlamadığımız ve aklımız denizde olduğu için doğruca Ilıca'ya yol aldık. Abartmıyorum: Türkiye'de gezdiğim onca plaj arasında en güzel plaj Ilıca Sahilidir. Uzayıp giden sahil, ince kum taneleri, insan kalabalığına rağmen hala berrak olan deniz ve güneş, mükemmel plajı oluşturmak için Ilıca'da bir araya gelmişlerdi.

Yağmur'un sahil moduna geçmesini beklemekten sonra sahile ilk adımımızı attık. Kumsalın üstü şezlonglardan görülmüyordu. Bir de şezlong kiralamak istediğinizde 4 kişiyseniz minimum 3 tane kiralamak zorundasınız. Kişi başı:20 TL. Biraz ileri gittiğimizde iki tane kiralayabileceğimiz işletmecileri bulabildik. Biraz daha ileri gitseymişiz şezlongsuz kumsala ulaşabilecekmişiz. Çok uzatmadan, şezlongumuzu kiraladık ve güneşin tadına vardık.

Ilıca Plajı


Ilıca Plajı

Kumrucu Şevki
Kumru
Ilıca'dan ayrılmadan önce Kumrucu Şevki'de kumru yedik. Tadı inanılmazdı. Çeşme'de yemediğiniz kumrulara itimat etmemenizi tavsiye ederim.

Akşam saatlerine doğru Çeşme merkezi ufak ufak turlayıp, Rumeli Pastanesinden karadutlu ve sakızlı dondurma yedikten sonra gece konaklayacağımız yeri aramaya koyulduk. [Çeşme küçük trafiğe kapalı bir çarşısı, insan kalabalığı ve sahilden görülen yunan adalarıyla sevimli bir yerdi. Görmenizi tavsiye ederim. Dondurma şart, sakızlı dondurma yemeden gelmeyin.]



Çeşme

Sonraki durağımız Kuşadası olduğu için yol üstünde konaklayacak bir kamp alanı arayışına girdik. Urla'yı geçince Demircili Plajı Kamp alanını bulduk. Önceden bilmediğimiz ve araştırmadığımız bir kamp alanı olduğu için biraz tedirgindik. Gece karanlığında, bütün arabaların ters istikamete gittiği yolda ilerliyorduk. Şehirden uzaklaşıyor, derinleşen karanlıkla birlikte korku ve heyecanımız artıyordu.


Demircili Camping

Kamp alanına girdiğimizde içimiz rahatlamıştı. Muammer Abla girişte bizi karşılamış, arabaya binip bizi kamp alanına götürmüştü. Nereyi gösterse burası tam size göre deyip duruyordu. Arabadan veya müzik sistemlerinden açılan şarkılardan uzakta bir yer seçtik ve çadırımızı kurduk. Semaverimizi yakıp rüzgarlı Urla gecesinde muhabbet etmeye başladık. Gecenin ilerleyen aşamasında çadırın içinde 'blöf' oyununu oynamaya devam ettik. [Demircili Plajı Kamp alanı hakkında notlar: İçeride çadır kurmak için güzel düz alanlar, bazı yerlerde aydınlatma vardı. Kendi çadırınızı aydınlatmalı alanda kuracaksanız gecelik 50 TL verebiliyorsunuz. Ortak duş ve tuvaleti var. Bizim şansımıza o gece rüzgarlıydı. Ama öyle böyle bir rüzgar değil. Ali ve ben sabaha kadar rüzgardan çadır yıkılacak diye uyuyamadık. Ama çadır yıkılmadı. Muammer abla çılgın bir kadındı ama çok yardımcı oldu. Kumsalda para  vermeden çadır kuranlar da vardı. Eğer para ödemek istemezseniz, çadırınızı kumsala kurabilirsiniz. Rüzgara dikkat!]

Demircili Camping

Sabah kahvaltısında yediğimiz melemen ile yola çıkma vaktimizin geldiğini anladık. Çünkü melemen demek yolculuk demektedir. Yolda olmak demektir :)

Sonraki durağımız Kuşadasıydı.

Seferihisar
Yol üzerinde en yavaş şehirlerden birisi olan Seferihisar'a uğradık. Bize çok da yavaş gelmedi. Meğer farklı kasabaları görülmeye değermiş. Zamanımız olmadığı için Zafer gazozu içip yolumuza devam ettik.


Gülmüldür yakınlarından geçerken bir dağın evler tarafından işgal edildiğini gördüm. Ali'ye dönüp, 'resmen doğayı katletmişler, ne kadar çirkin değil mi' dedim. Meğer orası bir sonraki durağımız olan, Ali'nin üniversiteden arkadaşının ve ailesinin yazlığının olduğu yermiş. Bir dağı villalarla doldurmuşlar. Tepesine ise yüzme havuzu koymuşlar. Doğa katlini saymazsak güzel bir yer inşa etmişler. Huzurlu ve mutlu yaşanabilecek bir yerdi. Ali'nin arkadaşı ve ailesi de dünyanın en içten insanlarıydı. Evlerine davet ettiler ve ilk andan itibaren herkese isimleriyle hitap ettiler (benim isim hafızam iyi olmadığı için hiç adlarıyla hitap edemedim :().

Hoş sohbet insanlarla muhabbetimizi maalesef kısa kesmeliydik. Bizi bırakmamak ve gece konaklatmak için resmen mücadele ettiler. Sonuç olarak yolculuk devam etmeliydi. Kuşadasına doğru yol almaya başladık.

Trafik biraz yoğunlaşmaya başladı. Fakat çok zorlanmadan Kuşadası taraflarına ulaştık. Kuşadasına dönmedik, Aydın'da Melis'i ziyaret etmeye Aydın'a yollandık.

Aydın, sıcaklığını deniz kenarından alan, fakat denizi olmayan, aşırı sıcak bir ilimizmiş. Şehrin merkezinde bulunan parktaki teleferiğe bu sıcak havada binmek ise ayrı bir cesaretmiş. 10 dk.lık yolculukta resmen hamama girmiş gibi terledik. Yukarıya çıktığımızda ise karşılaştığımız manzara Aydın'ı kuş bakışı izleme olanağı veriyordu. Çok, daha çok ev vardı. Bir de çirkin belediye binası :)

Melis'i görmek çok güzeldi. Çok özlemiştim <3

Melis ile buluşma | Aydın 


Zaman su gibi akıyordu. Bizler de zamanla yarışıyorduk. İncir döneri aldıktan sonra Kuşadası'na, konaklama yeri bulmaya, yollandık. Daha önce plan yapmadığımız için anlık araştırmalarla, navigasyonun bizi şehirden dağa çıkartmalarıyla bir kamp yeri bulmaya çalıştık. Çok fazla seçenek yoktu. [Bu aşamada abimin ve Zümer'in telefon ile bağlanıp, bizimle birlikte yer bulma stresini çektikleri için YARDIM ailesine teşekkür ederim :))] Sevgi plajında çadır kurulduğu söylenmişti. Gittiğimizde büyüüüük bir mesire alanı bizi karşıladı, bir de uçsuz sahil şeridi. Kamp için ideal değildi ama akşam yürüyüşü için idealdi. Gece boyunca eğlencelerin yapıldığını kamp kurduktan sonra keşfedebildik.

Gece ortalarına doğru, uzun süre yaptığımız araştırmalar sonucunda Lazoğlu Camping'de  konaklamaya karar verdik. Bu kararımızdan mutsuz değildik. Kuşadası Milli Parkı'nın hemen yanında olan bu kamp alanının sahibesi bildiğiniz lazdı. Muhabbeti ve içtenliği ile bizi çoktan ikna etmişti konaklamaya. Bir de akşam yemeğimizi bedava verip gönlümüzü de fethetti. [Kamp alanı notları: Kamp alanında çadır için çok güzel alanlar vardı. Rüzgarsız, harika bir havada, deniz kıyısında kamp yapma olanağı veriliyordu. Telefon şarj etme, duş, tuvalet, mangal için ızgara vb. olanağı vardı. Kendileri uygun fiyata yemek çıkartıyorlar. İstersen kendi yemeğini kendin yapa da bilirsin. Gece içeceğini alıp denize karşı oturup muhabbet edebilirsin. Kendi çadırımız için geceliği 80 TL verdik. 4 kişi konakladık. Hemen kamp girişinde de park alanı mevcuttu]

Lazoğlu Camping - Davutlar | Kuşadası

Lazoğlu Camping - Davutlar | Kuşadası


Çadırı kurduktan sonra Sevgi Plajını bir uctan diğer uca adımladık. Sevgi plajının insan kitlesi çok ilginç ve renkliydi. Plaj kıyısına çarşafları gerdirip ailecek yatanlar mı dersin, küçük çadırlarda cesurca uyuyanlar mı... Çok orjinal bir görüntüydü. Pek güven vermedi ortam ama farklı bir denge kurmuş gibiydiler. Ali'nin isteği üzerine daha fazla yürüme talebine karşılık veremeyerek yol kenarındaki hasır şemşiyenin içinde uyuya kaldım. O kadar yorulmuştum ki beni aramalarını duymadığım için bir süre kaybolduğum düşünülmüş. Geri döndüğümüzde doğrudan uyuduk. Ali her ne kadar rahat uyuyamasa da, gece gayet huzurlu bir uykuydu.

Sabah kalktığımda sahil şeridinde milli parkın tersi istikamette yarım saate yakın yürüdüm. Çıplak ayakla yürümek ve denizin sinirleri yumuşattığı, rahatlamış insanları görmek onlara selam verme hatta kucaklama hissini içimde doğurdu.

Kamp alanına döndüğümde kahvaltımızı yapıp Milli Park içindeki koylara (Dilek Yarımadası Milli Parkı) doğru yollandık. Zümer'den aldığımız bilgiler İçmeler Koyunun çok kalabalık olacağı ve Aydınlık veya Kalamaki koylarını tercih etmemizden yanaydı. İğne atsan yere düşmeyecek kadar kalabalık olan İçmeler Koyu'nu hızlı bir şekilde geçtik.  Aydınlık Koyu'na gelmeden önce bizi karşılayan manzara kartpostallıktı.

Milli Park - Koylar | Kuşadası


Aydınlık koyunda özgüven patlaması yaşayan ve büyük harflerle konuşup etrafındaki herkesin iğretisini kazanan yurtdışında yaşayan Türklere rağmen keyifli bir gün geçirdik. Su berrak ve güzeldi. Duş imkanının olması ve şezlongların pahalı olmaması ise ayrıca güzeldi. Çok kalabalık değildi bir de kumları ince değil daha çok taşlıktı. Ben çok sevdim orayı ve orada olmayı...

Yolculuk boyunca Bodrum da Bodrum diye sayıklayan ben, maalesef bu gezide Bodrum'u ziyaret edemedim. Zaman iyice tüketmişti ve artık son geceye dayanmıştı. Rotamızda son durak olan Fethiye'ye doğru yol almaya başladık. Yolculuk güneğin batışıyla birlikte ilerliyordu biz yükseklerden güneşi selamlıyorduk.

Aydın - Fethiye Yolu


Kıvrıla kıvrıla giden yoldan ve bayram olmasına rağmen ücretsiz olmayan otoyoldan geçip gece 11 civarı Fethiye merkeze ulaştık. Park sorunu nedeniyle bir süre park alanı arayıp, yolculuk boyunca saatlerce hakkında espri döndürülen kalamar tava yemeğe Balıkçılar Hali'ndeki Recebin Yeri'ne gittik. Burada balık yemek sandığınızdan daha efsanedir. Balık halinden aldığınız taze balığı anında kızartıp/pişirip size sunuyorlar. İçecek seçeneğinize göre efsaneye dönüşebiliyor. Biz kalamar, ahtapot, devasa boyuttaki kaya levreği siparişini verdik.  Kalamar, benim tattığım Pepa y pepe 'den sonra en güzel kalamardı. Sohbete değen balık tadı ve harika insanlarla bir arada olmanın tadını sonuna kadar hissettim.

Recebin Yeri - Balıkçılar Hali | Fethiye


Gecenin ilerleyen saatlerinde, Recebin yerinin kapanmasıyla biz de yola tekrar düştük. Sonraki durağımız Ölüdeniz'di.

Ölüdeniz sahilde uyumalı fotoğraf :)
Planlarımız arasında Kabak koyunda konaklama vardı. Fakat Kabak'ta konaklamak için, kendi çadırımızı kurmamıza rağmen, abartı fiyatlar istenildi. Biz de Ölüdenizde nasıl olsa bir yer buluruz diye yol aldık. Bir süre etrafta dolaştıktan sonra çadır kuracak yer olmadığını fark ettik. İki seçenek vardı: Ya arabada kalacaktı ya da sahilde konaklayacaktık. Ben sahilde konaklamaya karar verdim, daha güvenli olacağı için diğerleri arabada konaklamaya karar verdi. Biraz zaman geçtikten sonra bir baktım onlar da sahile gelmişler. Uyku tulumlarımızla, şezlongların yanında, gökyüzü, dalga sesleri ve birlikte olmanın huzuruyla, uyuya kaldık. Sahilde uyumak ve sahilde uyanmak efsaneydi. Kesinlikle tavsiye ederim. [Sahilde şezlonglar arasında el feneriyle gezen görevli vardı. Gece ikiden sonra ya kontrole çıkmadı ya da bizi görmezden geldi. Sevgiler  görevli abimize :)]

Sabah kalktığımda Ali ile denizin serinliğine uzandık. Milli parkın açılmasıyla 'ölüdeniz'in göbeğine gidip bir ağaç altına konuşlandık. Kahvaltılıklarımızı ve dünyanın en pahalı meyve suyunu orada tüketip kendimizi denize ve güneşe bıraktık. [Denize hatıra olsun diye deniz gözlüklerimi hediye ettim :(] 

Ölüdeniz Milli Parkı


Ölüdenizin kıvrımında sanki denize doğru uçurum varmış hissi yaratan, durgun ve ılık sahilinde bütün öğleden sonramızı harcadık. Güneş ve ağaç gölgesi o kadar güzeldi ki, hepimiz uyuya kaldık ve uzunca bir süre uyuduk. Zaman ne çabuk tükeniyor tatillerde... Yine  tüketmiştik zamanı ve bu kez tatili de tükettik. Akşam üzeri 17.30 gibi Ankara'ya doğru yol almaya başladık.

Fethiye - Burdur Yolu - Gözleme
Bu kez Burdur üzerinden Ankara'ya gidiyorduk. Burdur yolunda, bir yamaçta karadenizli bir ailenin gözlemeleri bizi cezbedene kadar devam ettik. Gözleme için durduğumuzda, oturma yerlerinin makat (köylerde köşe takımına verilen ad) şeklinde olduğunu ve manzarasının efsane olduğunu da fark ettik. Orada gözleme yemek, bu harika tatilin eksik parçası gibiydi. Sıcak kanlı insanlar, gözlerimizin önünde yapılan gözlemeler ve inanılmaz ucuz fiyatıyla kesinlikle önerebileceğimiz bir durak oldu.

Gece 02:00 civarında artık Ankara'daydık. Tatlı bir yorgunluk ve harika tatilin mutluluğuyla yatağıma girdim ve ' olm ne yaşadık be!' diye düşünürken uyuya dalmışım.

Bir sonraki gün işe başlamak, gerçekliğe ve rütine dönmek insana çok koyuyordu. Hepimiz aynı durumdaydık.

GEZİ ÖZETİ

Ankara - İzmir

İzmir - Ölüdeniz

Fethiye - Ankara



Gezimizde;

  • Ali, Hüseyin, ben ve son dakikada katılan Yağmur ile birlikte 4 kişiydik. 
  • Toplamda 2240 km yol yaptık.
  • 5 gün için toplamda 1204 TL para harcadık (427 TL yakıt, 412 TL yiyecek, 170 TL ise kamp yerlerine harcandı. Kalan tutar ise milli park, şezlong vb. harcamalara yapıldı.)
İlk defa 2000 km üzerinde araba kullandım. 
Ekipte yer alan kişilerin uyumu harikaydı. Hiçbir konuda herhangi bir tartışma çıkmadı. 
Planda yer alan rota izlenmeye çalışıldı ama esnetildi ve bazı planlar iptal edildi. Bundan kimse hoşnut olmadığını belli etmedi. 
Anı yaşadık ve o an ne hissediyorsak onu yaptık. 
Zor hayat oyununu sürekli konuşmamıza rağmen, uygun koşullar sağlanamadığı için, hiç oynayamadık. 
Yağmur'un her konudaki soruları ve suyun kaldırma kuvvetine karşı serzenişi bizi zaman zaman zor durumda bıraktı ama yılmadık. Bir sonraki gezimizde suyun kaldırma kuvvetini arttıracak çalışmalar da yapacağız.

Kumsalda yatmanın tadını yaşadık. Risk aldık ve birbirimize her koşulda güvendik.
Ege kıyılarının harika yapısını keşfettik. Şahsen ben egeli olabilirim.
Blöf oyunu bizim çok keyif aldığımız bir oyunmuş. Öğrenmiş olduk.
Kalamar'ın felsefesi üzerine uzun uzun konuştuk. Bir yaşam tarzı olduğuna, paramız olmasa da kalamar diye dilenebileceğimize, çünkü onun temel bir gıda olduğuna karar kıldık. Kalamarla ilgili bir çok teori ürettik ve çokça güldük.
Yağmur'un hazırlanma süresi ile çadırın kurulum süresinin aynı olduğunu keşfettik. Hatta çadır kurulmaya başlandığında Yağmur'un yok olma yeteneğini fark ettik. Kamp sonlarına doğru bu yeteneğini iyice geliştirdi ve bazen de çadır kurulumundan çok sonra ortaya çıktığı oldu :))
Etkisinin ömür boyu süreceği bir macera gerçekleştirdik. Zaman zaman heyecanlandık, yorulduk, keşfettik, tattık ve zaman zaman huzur içinde uyuduk.

Sonuç olarak bu macera için motivasyonumuz çok yüksek...

Not: Hüseyin, Ali ve Yağmur, harika insanlar olduğunuz için teşekkür ederim. Bir sonraki planımızı iple çekiyor olacağım. Hadi bu kez uyku tulumlarımızı alıp yurtdışına gidelim. :)

Ne dersiniz, güzel olmaz mı? :)