üdopara

27 Ağustos 2010 Cuma

Mezuniyet - İş Arasında " MEZUN NEDİR?"

Okul top oynamaktan ibaretken ne zaman dönüştü acaba ciddi bir mühessese olmaya. Dün gibi hatırlıyorum ilk okula başladığım zamanı. Elime bir çanta, içine küçük bir defter konulmuş şekilde okulun kapısındaydım. Kafamdaki tek düşünce 'daha fazla eğlence'...

İlk adımdan sonra bir mezuniyet furyasıdır aldı başını gitti. İlk, orta, lise ve sonunda 'acaba nihayet mi' üniversite mezuniyeti...  Peki ama mezun nedir ki? İşte bunu üniversite bitene kadar çözemedim. Hala da tam anlamıyla çözmüş değilim ama bir kaç çıkarımlarım oldu mezuniyetin ne olduğu konusunda.

Mesela mezun kişi yerine göre saygı değer ama aynı yere göre beş para etmez birisi olabiliyor. Yani bir çeşit ikilem. Bu ikilemin hangi tarafında olduğunu hiç kestiremiyorsun. Aile farklı bakar bu konuya, toplum ayrı bakar. Sense hiçbirinin bakmadığı şekilde bakarsın. Çık işin içinden çıkabiliyorsan.

Belki de mezun demek geçirilen yılların sertifikası gibidir. ' Bak bu insan bu senelerini burada geçirdi' der gibi. Çevremden aldığım reaksiyonlar da bunu destekler nitelikte. Şayet biri senin hakkında konuşurken ' o şu kadar senedir okuyor' şeklinde tabirler kaçınılmaz. Okuyor okumasına ama nasıl okuyor, ne okuyor, ne için okuyor... Anlatan bile bilmez belki. Ama sen okuyorsun ya hani önemli olan da bu kısmıdır onun için.

Mezun daha bir çok şey demektir. Herkes bir başka yorumlar, herkes farklı bir tecrübe yaşadığı için herkes o gözlerle bakar, süzgeçlerinden geçirir ve karşısındakine sunar. Asla kestirilemez.

İşte böyle kafa karışıklığında son virajı almak üzereyken düşünmeye başladım. Mezun olmak bana ne ifade ediyordu. Öncelikle okuldan, okumaktan, egosunu tatmin etmeye çalışan bazı proflardan, öğrenciye yardımcı olmak çok kolayken aksine işini zorlaştırmak için çalışan sistemden uzaklaşmak anlamına geliyordu. Hem sonra çalışmak anlamına geliyordu. Yani para kazanmak, yani ekonomik özgürlük. Yani kendine ait planların, kendine ait evin ve istediğini (belirli kısıtlamalar hariç) yapabileceğin bir hayat. Tabi önce işe girme gereksinimi, sorunu ve karmaşası...

Sonra askerlik yükümlülüğü düşüncesi ve özel sektörde iş bulmak için öncelikle askerliğin yapılması gereksinimi. Fakat benim gibi büyümüş birisinin cebinde parası olmadan askere gitmesi imkansızdır. Askere gitmezsem de işe giremeyeceğim. Durum böyle olunca askerliği yabana atamıyorsun.

Okuldan sonra kalacak yer de en çok sıkıntısını çektiğim konuların başında gelecek gibiydi. Şöyle ki üniversite hayatın boyunca kendine göre bir hayat kurmuşsun. Bu hayatın sana aittir ve ona göre yaşarsın, ona göre çevreni şekillendirirsin. Ama mezun olduktan sonra gideceğin yerler kısıtlıdır. Aile sığınaktır. Her zaman yanındadır ama en büyük sorun senin yokluğunda belirli bir düzeni yaşamaya başlamış ve ona göre hayatını devam ettirmiş olan ailenin yanına dahil olduğunda takınacağın tutumdur. Aslnda bu konuda düşünecek pek fazla bir şey yoktur. Mecburen kendinden en fazla tavizi vererek ama kendini kaybetmeden düzene ayak uydurmam gerekiyor. Nasıl orta nokta bulunacaksa artık.

Daha binlerce düşünce kafamı kurcalamaktaydı. Hangi işte nasıl çalışma koşulları altında çalışabilirdim. Acaba aldığım eğitim ne kadar yeterliydi. En büyük soru ise daha ne kadar takviye yapmalıydım. Yol gösterene ihtiyacım olacaktı. Ama yardım ederler miydi?...

Ve işte MEZUNum. İlk üç senesi işkence gibi olan, son iki senesi mükemmele yakın olan, ama her aşamasından, her anından düşününce memnun olduğum üniversiteden mezun oldum. İlk aşamada kafamdaki plan şuydu. Önce 17 senelik okul hayatından sonra tatil yapacaktım. Hem de tadını çıkarta çıkarta. Hayalim olan tren turuna çıktım, Ağva'ya gittim, orta karadeniz turu yaptım. Kafamda sadece tatil düşüncesi vardı. Bir işe girme koşullarını kafamda hiç tartmıyordum. Mezun olmuştum ve haketmiştim tatili.

Tatillerin bitmesi ile asıl mücadeleme başlamıştım. Gerçeklik... Okurken o kadar uzaklaşmışız ki gerçeklikten ve anlatılanlar o kadar uzaklaştırmış ki bizi gerçeklikten, bunun farkına varmam nehirde çaresizce çırpınan bir balığa dönmemle eş zamanlıydı. Ya akademisyenlerimiz yeterince sektörde bulunmamışlar ve iş sektörlerini araştırmamışlar ya da  sektörün portresini bize aktarmada sorunları vardı. Elimizde sadece bilgi birikimi vardı. Nasıl ve nerede kullanacağımızı bilmediğimiz bir bilgi birikimi. Acaba iş nasıl bulunurdu? (Üniversitedeyken bu konularda bir kaç seminere katılmıştım. Ama burası gerçek hayattı işte)

Artık durumun ciddiyeti geçen zamanla kendini göstermişti. İş bulmam ve çalışmam gerekiyordu. Bunu istediğim için değil, mecbur kaldığım için düşünmeye başladım. Çalışmak için iki seçeneğim vardı. Bunlardan birisi özel sektördü. Bu özel sektör Metalurji ve Malzeme Müh. için biçilmiş kaftandı ama o kaftana el sürmesi bile inanılmaz bir mücade ve kendini ıspatlama çabası gerektiriyordu (tabi hatırı sayılır akraban yoksa bu sektörde çalışan). Çabalarıma ilk aşama olarak buradan başlamaya karar verdim. Özel sektörde çalışmaya başlayabilirsem eğer hem tecrübem artacak hem de bilgi birikimiyle geçirdiğim boşa zamanımı değerlendirmiş olacaktım. XING.com bu konuda yeterince tanınmış bir siteydi. Üst düzey yönetici kaynıyordu burada. Zaten üniversite hayatımda da iletişim halinde olduğum bir yöneticiye mezun olduğumu belirten bir msj bıraktım. Cevap hem olumlu hem de olumsuzdu. Beni değerlendirmeyi düşündüğünü, Mühendisin sermaye olduğunu fakat askerlik yapmamış olmam demek bu sermayenin askerlik süresi boyunca kesintiye uğrayacağını belirten güzel bir geri dönüş yaptı. Demekki mezun olununca ilk yapılması gereken askerlikti, tabi özel sektörde çalışmak için... Sonrasında secretcv ve kariyergenç vs sitelerde iş bulma girişimlerim hep bu engele takıldı. Özel sektör konusunda bu kadar kesin kararları (askerliğe öncelik verilmesi gibi) kendi kendime almamda en büyük etken diğer seçeneğe çok fazla güvenmemdi. Ama herhangi bir işletme ile yüzyüze görüşmedim veya herhangi bir iş başvurusunda bulunmadım. Belki de yüzyüze görüşmeler sonucunda bu karara varmam gerekiyordu. Şimdilik ramazan dolayısıyla beklemedeyim ama diğer seçeneğin gerçekleşmemesi durumunda özel sektöre tekrar bir yönelme söz konusu gibi görünüyor.

Metalurjist olarak bir diğer iş olanağı ise Kamu Kuruluşlarında çalışmak. Bu ihtimal çeşitli açılardan bakıldığında özel sektöre göre iş olanağı çooook düşük bir olasılıktı. Kamuda iş bulabilmek için Lisans düzeyinde KPSS'ye girmek gerekiyordu. Şu günlerde KPSS'de dönen dalaverelere bakılınca kazanmanın ne kadar sıkıntılı olduğunu anlamak için çok çaba harcamaya gerek yok. Ayrıca kazanınca da iş bitmiyor. Kamuya Metalurjist alımları senede 10-15 civarında gerçekleşiyor. Genellikle de T.C.D.D. ve Savunma Sanayi talep ediyor. Malzeme Ofisi ve MTA da alımlar gerçekleştiriyor. Diğer kurumlardan pek ilgi görmüyor. Peki düşünmenizi istiyorum senede her üniversiteden ortalama 30 mezun Metalurjist olduğu ve 23 farklı üniversite de farklı isimlerde bu bölümün bulunduğu göz önüne alınırsa işe girme oranı ne kadar olabilir? Önceden mezun olmuş olup senelerini KPSS'ye harcayan Metalurjistlerden bahsetmiyorum bile. Eğer sıradan bir Metalurjist olursan Devlet Kurumlarında çalışmak uzak bir hayalden öte gidemez. Ama imkansız değildir. Fakat durum benim için biraz farklı. İlkokuldan itibaren okul hayatım boyunca S.H.Ç.E.K (Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu)'deydım. Bu şu anlama geliyor. Bu kurumda korunma ve bakım altındaysanız ve ortaokulu bitirmişseniz devlette hizmetli kadrosuyla işe girme olanağınız vardır (tabiki belirli bir sınav vardır ve kazananlar işe yerleştirilir, ayrıntılar SHÇEK'in sayfasında mevcuttur). Eğer lise mezunuysanız Memur ve Hizmetli sınavlarına dahil olursunuz ve kazandığınız taktirde kaç kişilik kontenjan açılmışsa o kadar kişi işe yerleşir. Eğer yüksek okul mezunuysanız uzmanlık alanlarınıza göre kurumlar size iş sınavı gönderir. Dolayısıyla yarışacağınız kişi sayısı azdır (bazen tek sizin bölüm vardı) ve formalite sınavından sonra işe yerleşebilirsiniz. Ben bu son bahsettiğim kategoride yer alıyorum. Bana Memur ve Mühendis kadrolarından iş sınavları gelmesi gerekiyor. Benim düşünceme  göre iş sınavlarının Ağustosta gelmesi gerekmekte ve benim Eylülde iş başı yapmam gerekmekteydi. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Sorunlar ve sistem o kadar zamanımı aldı ki, bu bekleme aşamasının kasım veya aralık aylarını kapsamasından korkuyorum. Sistem şu şekilde işliyormuş: kurumlar ihtiyaçları doğrultusunda SHÇEK'ten mezunların listesini istiyormuş ya da örneğin ' yüksek okul mezunları bu sınava uygundur ' şeklinde bir ibare ile SHÇEK Genel Müd. başvuruyorlar ve sonrasında bu şartları sağlayan mezunlara iş sınavı gönderiliyor. Sonrasında sınav ve mülakat gerçekleşiyor ve işe yerleştiriliyor ya da yerleştirilmiyor.

İşte ben de tam bu aşamadayım. Bir kaç kez SHÇEK ile yaptığım konuşmalar sonucunda çeşitli çıkarımlarım oldu. Örneğin eğer haklarını öğrenmek için girişim yaparsan göze batarsın, işlerine karışmış olursun ve elinde bütün yetkileri bulunan bu insanlar tarafından farkına varmayacağın bir ceza ile karşılaşabilirsin (henüz o ceza aşamasını görmedim çok şükür). Ama aynı zamanda haklarını bilmediğinden ve yeterli bilgi verilmediğinden dolayı bu hakları kendi kendine öğrenmediğin için yine sen suçlusundur ki bu da işi içinden çıkılmaz bir hale sokar. Bu sebeple 3 kez görüşme yaptım ve sonrasında artık zamana bırakmaya karar kıldım. Sabırsızlıkla olacakları beklemekteyim.

Tabi bu bekleme aşaması tamamen karın ağrısı. Beklerken ne yapmalıyım acaba diye her sabah kalktığımda kendi kendime soruyorum. Sonucunda bir kaç 'yapılması gerekenler listesi' oluşturup o gün onları yapmaya çalışıyorum. Öncelikle dil eğitimi beklerken en çok üzerinde durduğum konulardan birisi. Dili geliştirmek, geliştirmesem bile canlı tutmak zorundayım. Dolayısıyla ingilizce sitelerden ingilizce haberler okumaya ve projeleri takip etmeye çalışıyorum (Youth in Action). Yeni bir dil daha gerekiyor diye bağırıyor uzmanlar. Peki diyor ve bir şekilde edindiğim Almanca Eğitim Cd'lerini teker teker izliyorum. Tabi çok sıkıcı ve yorucu oluyor bu aşamada bir dil öğrenmek. Dinlenme zamanlarımı kitap okumaya ve internette sörf yapmaya ayırıyorum. Daha fazla nasıl yararlı olabilir diye düşünüp STK'ların haberlerini takip ediyorum. En çok da kendimi sorguluyorum. Böyle bir ülkede başka ne yapılabilir...

Şimdilik yüreğimde ışık, içimde amansız sabırla beklemekteyim.

Not: Sanırım en sancılısı olan bekleme aşamasındayım ve durumum böyle devam edecek uzun bir süre. Ama bu sürede aklımdan hiç bir zaman pes etmek, yılmak geçmiyor. Bundan ziyade bu kadar insanın iş bulduğu bu sektörede bana da yer olduğunu düşünüyor ve araştırmalarımı sıklaştırıyorum. İlerleyen aşamalara yönelik 2 tane planım var. Bunlardan birsi SHÇEK'in iletişime geçmesini beklemeden kendi çabalarım ile Kamu kuruluşları ile görüşmeye gitmeyi planlıyorum. Diğer planım ise artık özel sektörün göbeğine inip yüzyüze görüşmelere başlamayı düşünmem. Bu aşamaları sonraki yazılarımda aktarırım.