üdopara

29 Kasım 2010 Pazartesi

Sosyal Sorumluluk " YGA 2010 LİDERLİK KONFERANSI"




YGA, uzun adıyla Young Guru Academy...

"Dünyayı değiştireceğine inanacak kadar idealist,
Hayalinin önündeki engelleri görecek kadar da gerçekçi...
Engelleri kaldırmayı deneyecek kadar cesur,
Sıradışı hayal ortakları ile çalışabilecek kadar da uyumlu... 

Kendine yapabileceği en büyük yardımın,
Başkalarına yardım etmek olduğunu bilen bir bencilseniz... 
Sosyal sorumluluk sahibi, başarılı
Çift kanatlı bir lider olmayı hayal ediyorsanız, 
Sizi tanımaktan onur duyarız..."   

YGA'nın sitesinde yer alan, sizi karşılayan, oluşma felsefesini çok güzel anlatan dizeler. Sihirli sözcükler...

YGA ile 2008 yılında tanıştım. İnternette gezinirken fark ettim. 'Lider' yazıyordu. O zamanlar karar vermiştim kendimi değiştirmeye ve o sene tanışma fırsatım olmuştu 'gönüllülük' kelimesiyle. Başvuru yaptım. Kabul edilmedim. Verdiğim cevapları kısa kısa hatırlıyorum. " ... okulda hep lider konumundaydım, sınıf başkanıydım..." , " ...ben(!) çok şey başardım, liderlik özelliğine zaten sahibim" vs. vs. Yaptığım yanlışı bir sene boyunca Genç KYÖD ile çalışınca anladım.

YGA 2009 Liderlik Konferansı(LK)'nın başvurusundan önce  YGA Kocaeli Sorumlusu ile tesadüfen tanıştık. Bana biraz YGA'dan bahsetti. Hemen Genç KYÖD'de, bir toplantımızda YGA'yı anlatması için ikna ettim. Güzel anlattı. Başvuruların kapanmasına kısa bir süre vardı ve zaman ayırıp YGA'nın sitesini inceledim. Sonra da başvurdum, kabul edildi. 2009 LK tek kelimeyle büyülüydü. Çok etkilendim. Hayran kaldım. Çok şey öğrendim. Hayallerimi tazeledim ve bir sene boyunca bunun sayesinde hayallerimi ve hayallerimden fazlasını gerçekleştirdim. 

LK'dan sonra elemeler devam ediyordu. Liderlik konferansına 17000 kişi arasından 2000 kişi seçilmişti, bu 2000 kişi arasından da 400 kişi seçilecekti. Verdiğim cevaplar sonucunda mülakata girmeye yani 400 kişi arasına girmeyi başarmıştım. Mülakatlarda elendim. Bunun bir çok sebebi olabilir. Bunlara sonra değinmeyi düşünmekteyim.

En baştan başlamaktan nefret etmeme rağmen tekrar mücadele için YGA 2010 LK'nın ön kayıt formunu doldurdum, kaydım kabul edildi ve YGA 2010 LK'ya katılmaya haziran ayında hak kazandım. 2 gün önce de bu konferanstaydım. 

Bu konferansta konuşmacı olarak Güler SABANCI, Münir KUNDAKÇI, Agah UĞUR, Hasan YILMAZ, Süreyya CİVİL, Coner Pierce ve Sinan YAMAN katıldı. Konuşmacılara geçmeden önce, konferansa gitmeden önce Gülşah ile telefonda konuşurken YGA'ya farklı bir açıdan bakmaya başlamıştım. Daha eleştirel bakıyordum, o büyülü havayı bu sebepten dolayı hissedemiyordum. Kafamı kurcalayan soruların en basitleri şunlardı;

- YGA herhangi bir şirket tarafından destekleniyor mu? [1]

- Lider vasfına sahip olan kişiler (YGA mezunları) ilerleyen aşamalarda bu şirketlere CEO olmak için YGA'yı aracı olarak mı görüyor? Ya da YGA bu yol için aracı mı oluyor?[2]

- Toplum için yapıldığını düşündüğüm çalışmalarınız ne kadar toplum için faydalı olduğunu düşünüyorsunuz?[3]

- Türkiye'de eğitim sürekli bir yarış gibi gösteriliyor. Engeller konulup öğrencilerin yarış atı gibi bu engellerden atlatılması bekleniyor. Böyle bir sistemde sizin politikanız sistemi destekler nitelikte mi?[4]

- Üniversitelerden bu kadar rağbet görmenizin paralelinde üniversitelerde yaşanan sorunlara ne kadar eğiliyorsunuz? Bununla ilgili bir çalışmanız var mı?[5]

Bu sorular aynı zamanda konferans öncesi YGA'ya gönderdiğim sorulardı. Cevaplarını direkt onlardan alamadım. Ama konferans boyunca konuşmalarım ve tartışmalarım bu yönde ilerledi. Soruların cevaplarını ise yazının ilerleyen aşamalarında göreceksiniz.

YGA 2010 LK'da konuşmacılar Türkiye için önemli kişilerdi. Hepsinin biyografilerinden de anlaşılacağı üzere, eğitim hayatının bir bölümünde yurt dışında eğitim almışlardı. Bu ister istemez tepkimi çekmişti. Benim bundan çıkartacağım sonuç şuydu, başarılı olmak için yurtdışı eğitimi şarttı. Peki Türkiye baz alınarak düşünüldüğünde yurtdışında eğitim alacak kesim % kaç dersiniz. Bence üniversite öğrencilerinin %10'unu geçmemektedir. Bu durumda geri kalan %90 öğrenci umudunu kesip yok olmaya mahkum mu bırakılmalı? Onlara örnek olacak birilerinin de bu konuşmalarda yer alması gerekmez miydi?

Konuşmacıların konuşmalarından bahsetmek istiyorum. Bütün olumsuzluklara rağmen konuşmalarından etkilenmiştim. Çok güzel noktalara, derinlemesine dalmışlardı konuşmacılar. Bir kelime bazen bir çok şeyi anlatmaya yetiyor da artıyordu. Bir cümle uğruna hayat boyu mücadele edilecek kadar etkiliydi. Konferansta beni etkileyen kelimeler, sözler ve alıntılar ile ilham kaynağı olacak kitap önerilerini sizinle paylaşmak istiyorum. Bunlar:

- " Bir hayalim vardı, önündeki engelleri kaldırdığımda hayalimin kendiliğinden gerçekleştiğini farkettim." M.K. Atatürk.
Çift Kanatlı Lider: Bilgi ve tecrübelerle donanımlı, aynı zamanda sosyal sorumlu lider... 
- Tecrübeye dayalı eğitim,
- "Liderlik ile yöneticilik aynı şey değildir. Yönetici işin iyi şekilde ortaya konulmasını sağlar, lider ise hangi işin iyi olduğunu bulup diğerlerini buna ikna etmektir. Fakat liderlik ile yöneticilik ayrı düşünülemez."
- "Lider değişmekten korkmaz, lider değişimi yaratır"
- " Takip eden yoksa 'lider' de yoktur."
- " Bisiklete binmeyi öğretmek istiyorsan, yanında koşmalısın..."
- Görünmez Lider
- Çelişkileirn iç içe olması gerekir. Örneğin Kararlılık ve Esneklik, Yaratıcılık ve Disiplin, Cesaret ve Sabır...
- "Gerçek ve tam doğru yoktur."
- İç'ten liderlik insani duygularla alakalıdır. Mesela aşk gibi, nasıl olduğunu bilmezsin ama olur işte...
- " Hayat kopya çekmenin serbest olduğu bir sınavdır" (Bu sözü Hasan Yılmaz söylemişti ve konferansta en çok bu sözde etkilenmiştim)
- " Bir insanın uğruna öleceği bir şeyi yoksa, yaşamaya hakkı yok demektir." Martin Luther King
- Vicdani Zeka: Zekanın vicdana bağlı olduğunu anlatan parlak bir kelimedir. 
- " Bu halde olmamın nedeni annem ve babamın fırınına dayanmaktadır" Sinan Yaman (Ayrıca bu söz de bana kendimle ilgili bir çok soruyu cevaplamakta yardımcı olmuştu.)
- " Liderlik kabiliyetleri karar verirken ve sorumluluk alırken gelişir"
- Hata yapmanın öğrenme üzerindeki etkisi büyüktür. 
- " Sıradışı zihinler, sıradan zihinlerin atağına uğrarlar" Einstain
- " Bencillikten bensizliğe doğru yolculuk..."

Konferans sabah 10'dan akşam 6'ya kadar devam etti. Bu sürede bir çok göster, reklam ve konuşmayı izledim. Reklam... Konuşmacılar konuşurken sponsor olan firmaların isimlerine bakmaktan kendimi alamıyordum. Çok büyüklerdi. Türkiye'nin en büyük firmaları. Hemen hemen hepsi de çok uluslu çalışan firmalar. Neden böyle bir STK'ya bu kadar büyük firmalar aynı anda sponsor olmak istiyordu ki? Yani avını görmüş aslan gibi hepsi neden YGA'nın peşindeydi. Bunun bende bir açıklaması vardı. YGA bu sene 33000 üniversite öğrencisi arasından kendi düşünceleri paralelinde 2000 seçilmiş üniversite öğrencisine konferans veriyordu. Daha sonra bunların arasından en yetenekli 200 öğrenci/ genç araştırmacı ile yollarına devam edecekler ve liderlik vasıflarını ön plana çıkartan faaliyetlerde bulunacaklardı. YGA'nın ilerleyen aşamalarında ise yurt dışındaki eğitimlerle dil ve geniş gözlüklerle dünyaya bakma yeteneklerini geliştireceklerdi. En sonunda 'LİDER' olacaklardı bir kaçı. Peki sonra ne olacaktı. Bu lider nereye gidecekti. İşte sponsorların şifresi burada deşifre oluyordu. YGA'dan mezun olanların büyük çoğunluğu bu sponsorlardan birinde CEO olarak çalışmaktaydı. Eğitilmiş genç beyinler... Daha az çaba harcayacaklardı bunların şirketlerine adapte olmaları için. Güzel bir düşünce, aferin onlara(!).

Hep kafamı kurcalayan bir soru ise " Neden hep seçilmişlerle yoluna devam ettikleri"ydi. Seçme kriterlerinin seçmede yetersiz olacağı, aslında bu tür şeyler için gönüllü olanların bu çeşit seçme kriterlerine karşı daima cephe aldığı aşikardı. Dolayısıyla dünyanın değişmesi için daha geniş kitlelere, bir nevi hastalık yayan hücrenin bulunup tedavi edilmesine ihtiyaç vardı. YGA LK'da bu soruma güzel cevap bulmuştum. YGA'nın hedefi de bu doğrultudaymış ve bunun yapılması için zamana ihtiyaçları varmış. Kesinlikle katılıyorum. Değişimin ani olması, dağılmanın çabuk olmasıyla paralellik taşır. 

Peki 2 sene üst üste LK'ya nasıl seçildim, yazımın içeriğinde neler vardı. Kısacası bunun püf noktası neydi? YGA'ya seçilmenin püf noktaları (söylediklerimi yaptığınız taktirde seçilmeme olasılığınız %1'dir.)

1) Öncelikle YGA'nın sitesini (www.yga.org.tr) en ince ayrıntısına kadar inceleyin. 
2) Sitenin ve yazımın girişinde yer alan dizelerden ve genel tanımında yer alan kısımlardaki "çift kanatlı, idealist, cesur, iştahlı, elleri hızlı, vicdani zeka, bensiz, zihni berrak, hayal, sosyal sorumlu" kelimelerini içeren tanımlarla YGA LK'na başvurun. Bu kelimeleri kullanarak özgün cümlenizi yazın. Ama bu kelimelerin ne anlama geldiğini de öğrenin.
3) Eğer bir STK (Sivil Toplum Kuruluşu)'ya üye değilseniz, hemen araştırmaya başlayın ve sosyal sorumluluk projelerinde yer alan bir STK'ya üye olun. (Kocaeli için Genç KYÖD'ü önerebilirim, diğer iller için TOG da faydalı şeyler yapmakta.)
4) Başvurularınız sırasında hangi tür sosyal sorumluluk projelerine katıldığınızı açıklayın. Ama sakın "ben" kelimesini kullanmayın, " biz " kelimesini kullanmanız tercih sebebidir. 
5) YGA'yı 5 kelime ile tanımlayın kısmına Lider Fırını, bensiz, hayallerinin peşinde vs. kelimeleriyle paralel kelimeler yazın. Seçim kriteri açısından önemli.
6) Eklemek istediğiniz var mı kısmına ise toplum için çalışmaya ve onlar için bir şeyler yapmaya ne kadar iştahlı olduğunuzdan, hayallerinizin olduğundan ve hayallerinizin gerçekleşmesi için sonuna kadar mücadele edeceğinizden vs. bahsedin. YGA hayallerinize ulaşmanız için süreci kısaltacak niteliktedir. Bunun bilincinde olup yazınızı şekillendirin. 
7) Yazınızda özgün cümleler kullanın. Sizi yansıtsın. Ama empati yapıp onların da sizden neler beklediğini düşünerek yolunuza devam edin. Kopya çekmeyin, 33000 (önümüzdeki sene 50000 olur sanırım bu sayı) kişi arasında kaynar giderim diye düşünebilirsiniz ama okuyan ve değerlendiren kişilerin ne kadar dikkatli olduğunu da unutmayın.

Sonuç olarak YGA felsefesi ve başarı reçetesi olan bir kurumdur. Seçim yapmak demek kendi düşünceleri ile paralel düşüncedeki insanları etrafına toplamak demektir. Seçilmemek demek kendinizin bu konuda yetersiz olduğunuz anlamına gelmemektedir. Sizler farklı hayaller kuruyorsanız ve onlar bunun farkında değilse, sizce bu kimin suçu. Onların hayallerini gerçekleştirmek için bir yol bulmuş olmaları demek, sizlerinde hayallerinize gidecek olan bir yol bulamayacağınız anlamına gelmemekte. Atatürk'ün de dediği gibi hayallerinizin önündeki engelleri kaldırmanın yolunu arayın, onları kaldırdığınızda hayaliniz kendiliğinden gerçekleşir. Ve sakın hata yapmaktan korkmayın. Hata yaptığınızda size gülenlerle siz de onunla birlikte gülün. Böylelikle kendinizi fazla ciddiye almamış (bensiz) olursunuz. Eminim bu şekilde hayattan daha fazla tat alırsınız. 

Şimdi mülakat formunu doldurdum, 16 soruya verdiğim cevapları da kaydettim. Eğer seçilirsem bunları da sizinle büyük bir zevkle paylaşmayı planlıyorum.

Hayallerine tutunarak, bu hayallerin gerçekleşmesi için deli gibi çalışan, zihni berrak insanlar olmanız dileğiyle...

Sevgiler...

NOT: Bir sonraki aşama olan mülakatlara çağırılmadım. Üzüldüm ama hayatın sonu değil. Seneye görüşmek üzere YGA :)) (Güncelleme 23.12.2010)








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder